“SANATSIZ BİR MİLLET, HAYAT DAMARLARI KOPMUŞ GİBİDİR”

ON ALTINCI BÖLÜM

Mustafa Kemal Paşa çiftçilere hitaben yaptığı 2 saat 15 dakikalı tarihi konuşmasını şu tümcelerle tamamladı

“Devletlere verdiğimiz son karşı cevabı biliyorsunuz. Basit, meşru, hayati olan şartlarımızı devletler kabul etmezler de bizi harbe sevk ederlerse, sakın telaş etmeyiniz. Emin olunuz ki, o zaman belki şimdikinden daha kuvvetli bir devre nail olacak, daha müsait şartlar temin edeceğiz. Ordularımızın maddi ve manevi tertibatı, tertibat sınırlarımızın her tarafında maddi, manevi teminatı elde etmeye kâfi bir kudrettedir.

Muhterem çiftçiler, sizler hepimizin babasısınız, hepimizin efendisisiniz.”

ESNAF VE SANAT

Ulu Önder’in Adana programını öğrenen pek çok kurum ziyafet hazırlığı yapmıştı. Hazırlık yapan kurumlardan biri de Esnaf Cemiyeti idi. Ancak Paşa ertesi gün Adana’dan ayrılacağı için bu daveti kabul edemeyecekti. Ne var ki, esnaf ve sanatkârları da önemsiyordu. Orta yol bulundu. Ziyafet programı çaya dönüştürüldü. Gazi, geç saatte esnafla buluştu.

Salon, tıpkı çiftçiler tarafından verilen ziyafette olduğu gibi tıklım tıklımdı. Çaylar içildikten sonra Cemiyet İdare Reisi Ahmet Remzi Bey kurum ve yapabildikleri hakkında bilgiler sundu, sonraki dönemlerde neler yapılabileceğini ve bunlarla ilgili düşünceleri açıkladı.

MİLLETİ YAŞATACAK ÖNEMLİ TEMELLER

Bu samimi ve ifadeli konuşma karşısında Mustafa Kemal Paşa salona şöyle hitap etti

“Adana’nın muhterem sanatkârları;

Hepinizi samimiyetle, takdirle, muhabbetle selamlarım. Arkadaşlarımızın verdiği izahattan fevkalâde memnun oldum. Bir milleti yaşatmak için bir takım temeller lâzımdır ve bilirsiniz ki, bu temellerin en mühimlerinden biri sanattır. Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve hasta bir kimse gibidir. Hatta kastettiğim manayı bu söz de ifadeye kâfi değildir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur. Yalnız şunu söyleyeyim ki, milletlere ferden sanatkâr yetiştirmek kâfi değildir. İnsanlar ferdî olarak çalışırlarsa başarılı olamazlar. Çünkü Allah insanları yaratırken onlara öyle bir hacet vermiştir ki, her insan hemcinsi insanlarla çalışmaya mecbur ve mahkûmdur. Bu iştirak faaliyeti âdeta bir ilâhî ihtiyaç olunca, maksatları birleştirmenin nasıl zaruret olduğunu kolayca anlarız.

İlk hakikat olarak anlarız ki, herhangi sanatta emniyetle terakki arzu edilirse aynı meslek ve sanatta bulunan insanların dayanışmacı bir şekil altına girmesi lâzımdır. Sizlerin bir sene evvel kendi sanatlarımız dâhilinde birer şekil aldığınızı işitmek ve teşkil ettiğiniz cemiyetle bu şekillerin böyle umumî bir mecmua husule getirdiği, benim için en ciddi bahtiyarlıktır. Bir millet sanata ehemmiyet vermedikçe büyük bir felâkete mahkûmdur. Birçok unsurlar o felâketin derecesini fark etmez. Fark ettiği gün de ne kadar müthiş bir faaliyetle çalışmak lâzım geldiğini tahmin eyleyemez. Artık tarihe karışan Osmanlı Hükümeti, maatteessüf asırlarca yanlış bir zihniyet sahibi oldu.

YARINA: SON SÖZLER VE DİZİ SONU

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor