“SANSÜR” DEMİŞKEN 22 EKİM 1860 GÜNLÜ YAZIYA BAKALIM

Üç gündür sosyal paylaşım medyasına ilişkin yasal çalışmalarla ilgili görüşler “SANSÜR” kavramıyla eşleştiriliyor. Bizim çizme o kadar yüksek olmadığından “Sansür mü, değil mi?” sorusuna cevap verecek değiliz. Bu konu sayın milletvekillerimizin ve sandık günü seçmenlerin takdirine bağlı.

Yalnız, bundan tam 160 yıl önce, (YAZI İLE: YÜZ ALTMIŞ YIL ÖNCE) yani Osmanlı zamanında, ilk özel gazetemiz olan Tercüman-ı Ahval yayınlanmaya başladı. Büyük edebiyatçılarımızdan Şinasi, gazetenin sahibiydi. Tahtta, Tanzimat Fermanı’nı yayınlayan Sultan Abdülmecit Han vardı. 22 Ekim 1860’ta, gazete künyesindeki tarihle 9 Teşrin-i evvel 1277’de çıkan gazetenin ilk sayısında Şinasi, Tanıtım Önsözüne şu tümcelerle başlamıştı:

“Madem ki bir sosyal toplumu oluşturan bireyler pek çok yasal sorumlulukla yükümlüdür, öyleyse (ve buna karşılk olarak), öyle ise, vatanının yararlarına değgin düşüncelerini sözle veya kalemle açıklamayı, kazanılmış (doğal) hakları arasında görür. Bu iddiaya sağlam bir kanıt gerekliyse, eğitim yoluyla aydınlanmış çağdaş milletlerin sadece gazetelerini göstermek bile yeterli olur….Yazar, özlü biçimde, “Sıcağın karşısında soğuk, gecenin karşısında gündüz, yokuşun karşısında iniş ne ise, sorumluluğun karşısında yetki de öyledir.”diyerek başlamış  yazısına.

Yasak, zaman zaman vicdan ve adalet sınırlarının çok ötesine sıçratılmış kavram olarak yaşanmış bizde. Öyle ki, evrensel haklara tecavüz boyutlarını bile aşmış. İşe yaramış mı? Hayır, tam aksine, ilginç ve etkin karşı tepkilere yol açmış. Adana’ya bakalım; Fransızlar Türk Bayrağını yasaklamışlar. Bölgeden sorumlu  general gelmeden bir gün önce de dükkan ve evlere Fransız Bayrağı dağıtıp ertesi sabah asılmasını emretmişler. Bizimkiler, uygun yerlerini katlayıp maviyi yok ederek kırmızı beyaz renkleriyle asmış bayrakları. Tabii Fransız komuta heyeti esaslı dellenmiş.

“Yeter!.. Söz Milletin!” sloganıyla iktidara gelen Demokrat Parti’nın son dönemlerinde sansür ve yasaklar şiddetlenmişti. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Lideri Osman Bölükbaşı bir konuşmasından dolayı hapse atılmış, üstüne üstlük vilayet olan memleketi Kırşehir de cezalandırılarak İlçe yapılmıştı. Mecliste kurulan bir komisyon da gazeteleri kapatma, yazarlarını hapsetme yetkisini eksiksiz kullanmaya başlamıştı. Çok geçmedi, 27 Mayıs İhtilali patladı ve Yassıada ile İmralı’da hukuk tarihimizin kara sayfaları yazıldı.

Gorbaçov Sovyetlerde içkiyi yasakladıktan hemen sonra sarhoş sayısı ikiye katlandı. Halk, şekerden votka üretmiş ve çok ucuza mal ettiği için de daha çok içmeye başlamıştı. Umalım ki, meclis sağduyuyu incitmeyen bir yasa çıkarsın.

ŞİNASİ’NİN OSMANLICA

YAZISININ ÖZGÜN  HALİ

Mâdem ki bir hey’et-i ictimaiyede yaşayan halk bunca vezaif-i kanuniye ile mükelleftir, elbette kalen ve kalemen kendi vatanının menafiine dair beyan-ı efkâr etmeği cümle-i hukuk-ı müktesebesinden addeyler. Eğerşu müddeaya bir sened-i müsbit aranılacak olsa, maarif kuvveti ile zihni açılmış olan milel-i mütemeddinenin yalnız politika gazetelerini göstermek kifayet edebilir

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor