SEPET-ZEMBİL, FİLE VE KESE KAĞITLARI

Poşet, ney bilmezdik o yıllarda. Çarşıya-pazara çıkarken ya sepeti takardık kolumuza, ya da zembili alırdıK elimize. Sonra kibarlaştık, file taşımaya başladık. Bir de küfeler vardı; altı azıcık dar, yukarıya doğru genişleyen ve yine kargı dilimlerinden yapılmış dörtgen kesitli koca sepetler. Pazar alışverişi “büyük” olanlar sırtında 20-30 kilo yük taşıyabilen küfecilerle anlaşırdı.

Bakliyat, şeker-tuz gibi, meyve-sebze gibi ürünler  kağıt torbalarda sunulurdu alıcılarına. Kağıt torbaya biz her nedense “torba kağıdı” ya da “kese kağıdı” derdik. Esnaf takımında küçüklü-büyüklü torbalar tezgahın bir yanında asılı olur, miktara göre biri çekilip doldurulurdu.

“Temiz mal” satan bakkallar ve tatlıcılar nitelikli, kolay kolay parçalanmayan kağıdı kullanarak kendi torbalarını kendileri yapardı. Bir de hazır torbacılar vardı. Bunlar, iki ayrı girdi ile üretim yapıyordu:

  • Eski gazetelerden
  • Çimento torblarından.

Her ikisi de sağlığa aykırı olmaya aykırıydı da, bizler şerbetli miydik, yoksa doğal antibiyotik mi alıyorduk bilemem, kese kağıdından rahatsız olanı ne gördük, ne işittik.

GAZETEDEN KESE YAPIMI TARİHÇESİ

Nur içinde yatsın. Gazete dünyasına girdiğim süreçte en çok eğitimi Necati Enez Kahyaoğlu ustamdan aldım. Bir sohbette şöyle  anlatmıştı…

“Ellili yıllarda Demokrat Parti’nin yayın organı ZAFER, CHP’ninki de ULUS’tu. İki rakip gazete daha çok okutabilmek için sürekli yenilik yapmak zorundaydılar. Bu arada sayfa sayısını da arttırmışlardı. Milli Korunma Kanunu kapsamında ithalat ciddi biçimde kısılınca kağıt darlığı da baş gösterdi, esnaf eline hangi kağıt geçerse onu kullanmaya başladı. Birden bire de eski gazetelere yöneldiler. Haydiii, bu kez de eski gazeteler para etmeye başladı. Başbayiler, çok sayfalı Ulus ve Zafer gazetelerini balyayı açmaksızın kesecilere kiloyla satıp daha çok para kazandılar. Tabii bu durumda her iki gazeteye de “Aman bize daha çok gazete gönderin. Sizinki kapış kapış gidiyor” diyerek torbacılara daha bol hammadde, kendilerine de kat be kat daha fazla kazanç sağladılar.”

Gazeteyi manifaturacılar ve nalburlar da kullanırken, daha sağlam kese için çimento torbaları imdada yetişti. Üreticileri inşaatları dolaşıp topladığı çok katlı torbaları beton yüzeye çarpa çarpa tozundan arındırdıktan sonra  kesip biçerek esnafa uygun keseler yapardı. Çimento torbasından kese üreticilerini Hacıbayram çevresinde görür, hummalı çalışmalarını uzun uzun izlemekten hoşlanırdım.

Biz çocuklar ufak kese kağıtlarından “patlangaç” yapardık.Bu, torba ağzının özenle büzülüp balon üfler gibi üfledikten sonra baş ve işaret parmakları arasında sıkıştırılmasıyla hazırlanırdı. Bir sonraki aşama, göze kestirilen kişiye arkadan yavaşça yaklaşıp içi hava dolu torbayı diğer ele hızlıca indirmekti. Öyle bir patlardı ki o torba, kurban seçilen kişi yerinden sıçrar, patlatanı kovalamaya başlardı.

Alışverişle gelip de fazla yıpranmamış kağıt torbalar, gerektiğinde kullanılmak üzere evlerde özenle saklanırdı. Eski gazeteler de atılmaz, satılmaz, yine “hin-i hacette”  yararlanılmak üzere bir yere istiflenirdi.

Naylon poşetler icad oldu, çevre bozuldu. Demek ki bozulan daha önemli şeyler var ki, çevreye dikkat etmiyoruz, hatta güzelim ormanları madene tahsis ederek, yakarak, yok etmeyi bile göze alabiliyoruz.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Spor