SHOW TV’DEN ‘RAMO’ İLE ADANA’YA HAKARET VAR

Show Televizyonu için basiret dışı, saygısızca ve küstahça hazırlanmış senaryo ile Adana’da çekilen RAMO dizisinin ilk bölümüyle irkildim. Ne böyle Adana olur, ne de böyle Adanalı. Kentimize en büyük hakareti bugüne dek sadece bazı sonradan görme birkaç Adanalı yaptı. Onlar bile, Ramo dizisinin yarısı kadar olsun aşağılayabilmiş değil.

Daha birinci bölümde, kentimiz, halkımız ve daha da önemlisi güvenlik güçlerimiz yerin dibine batırılmış. Millet takır takır ve peş-peşe cinayetler işliyor. Her taraf ceset dolu ve ne poliste ne jandarmada ufacık bir kımıldama yok. Üstelik, çekimlerin önemli bir kısmı da emniyete ait araçlarla yapılmış. Adana’nın bir kez daha televizyon ekranlarına taşınması düşüncesine iyi niyetle yaklaşan Emniyet teşkilatımız da, tarihinin hiçbir döneminde bu denli hakarete uğramış olamaz.

Belli ki bölümün tamamı kentimizde çekilmiş. Fakat Adana olarak gösterilen yerler yasadışı iş yapanların oturduğu gecekondu semti.  Göze hoş görünen yerler de, Adana’da çekilmiş olmasına karşın İstanbul gibi gösteriliyor.

Dizide, astığı astık, kestiği kestik, ordu gibi silahlı adamları olan Mafyacı biri ve raconuyla söylemek gerekirse, çakallar var. Ramo, fiziğinden beklenmeyecek kadar güçlü. Önüne çıkanları birer fiske ile deviriyor. Bir de kocaman tabancasıyla, dilediği kadar adamı birer kurşunla yere serebilecek kadar acayip silah kullanıyor. Boşa tek bir kurşun bile harcamıyor.  Ramo’nun işi, İstanbul’daki büyük Mafya babasının Adana teşkilatını yöneten adama hizmet etmek. İşte bu Ramo, hizmet ettiği adama ihanet ederek dizide ne olduğu anlaşılmayan malı çalıyor. Çalınan mal da çok kıymetli. Belki eroin, belki kokain, belki en pahalısından cep telefonu, ben anlayamadım ne olduğunu ama çok para ettiği belli.

Ramo’nun mahallesi “Pompacılar” diye biliniyor. Burada göz göre göre kaçak akaryakıt işi yapılmakta. Kaçak akaryakıt almaya gelen şaşkınlardan ayrıca araba yıkama parası alınıyor. Müşteri “Ama ben araba yıkatmadım ki!” dediğinde, “Yıkatsaydın” deyip cebren ve hile ile kesiyorlar parayı. Mahalledeki evlerin tamam yasadışı işlerin yuvası. Şafakta yapılan polis baskınını, o saatte sokakta olan çocuk, helikopteri görünce anlıyor ve devasa gonga vurarak tüm mahalleliye duyuruyor. Her ev suç unsurlarını gizleme telaşı içindeyken emniyet güçleri yerden ve havadan girişiyor. Polisler Ramo’yu bir türlü bulamadan çekip gidiyor.

Bir Adanalı olarak içimi sızlattı dizinin ilk bölümü. Bu kentin, kentlinin ve güvenlik güçlerinin bu denli hakarete uğraması karşısında içimdeki isyan balonu patladı. Eminim ki, aynı düşünceyi binlerce Adanalı paylaşmaktadır.  Sayın Valimizden, Büyükşehir Belediye Başkanımızdan, güçlü sivil toplum örgütlerinden en kısa zamanda müdahale beklemek hakkımız olmalı. Tabii izlemedilerse, en azından RTÜK’teki kaydı isteyebilirler ve az bile yazdığımı görürler.

Sahne sanatlarının duayeni olarak bilinen hemşerimiz Profesör Nurhan Tekerek’in  RAMO’yla ilgili görüşüyle bitireyim: “Elbette sansüre karşıyız. Ama salt ve kötü, sahici olmayan eser, gösteri, film, tiyatroya da karşıyız. Hele sığlığa, edepsizliğe, değersizleştirmeye toptan karşıyız. Kötü olam şeyi reddetmek gerekiyor. Bir şehir tamamiyle ahlaksız, kötücül olamaz… Böyle bir yaklaşım akla uygun ve gerçek değildir.  Bunun adı özgürlük de değildir. Böylesi basit bir dizi aracılığıyla her hangi bir şehri akla uygun olmayan ve sığ bir anlatımla yansıtan yapımcı ve tüm ekibi kınıyorum.”

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor