SOKAK BEKÇİLERİ VARDI

Kahverengi şayak kumaştan giysileri ve şapkalarıyla çok uzaktan tanırdık bekçileri. Her sokağın olmasa bile iki veya üç sokağın güvenlik kahramanıydı ve aile fertleri gibiydi gece bekçilerimiz.

Akşama doğru başlardı görevi. Karanlık çöktüğü andan itibaren de dur-durmak bilmezler, sokakları bir baştan öbür başa dolaşır ve gece yarısına dek üç dört dakikada bir, gece yarısından sonra da uzun aralıklarla düdük çalardı. Bu göreve alınan her kişiye önce düdükle özgün melodi çıkarma dersi verilmiştir diye düşünürdüm. Özellikle harçlıklarımdan biriktirip aldığım düdükle günlerce denedim, aynı melodiyi çıkaramadım. Onlar dalgalanan, inişli-çıkışlı sesi büyük hünerle çıkarabilirken, benimki dümdüz düdük sesinden öteye gidemedi.

DÜDÜK DEYİP GEÇME İÇİNDE KANUN VARDI

Sokağımızın haşarı delikanlısı, adını vermeyeyim, (X) Abi, oyunları bozar, karşı gelen çocukları tokatla cezalandırırdı. Zaten ailesi de bizardı. İşi gücü yoktu. Aile varlıklı olmasına karşın verdikleri her kuruşun kumarda eritildiğini öğrendiklerinden beri para vermez olmuşlardı. O da, tablacıdan alışveriş yapan çocuklara musallat olur, elinden aldığı şalgamın, dondurmanın, leblebinin yarısını sahiplenirdi. Kimse de ses çıkarmaz, ısırığından iğrenenler elindekini döker veya atardı.

Kışın İstanbul’da annesinin yanında kalan Alaattin, yazları, annesinden boşanmış babasının yanına gelir, bizlerle kaynaşırdı. Kibardı, kılık kıyafeti de ortalamanın bira üstündeydi.

Her gün neredeyse aynı dakikada gelip sokak ortasında beyaz boyalı, kırmızı kontürlü zarif arabasını park eden dondurmacı iki üç kez “Kaymak varrr, dondurma vaaar!..” diye bağırır, ikinci dakikadan itibaren de evden beş kuruşu kapan çocukları başına toplardı. Alaattin de baş ve işaret parmağının ucuna sıkıştırdığı beş kuruşla koşarken (X) Abi bileğinden yakalayıp parayı aldı. O yılların İstanbulu da, İstanbullusu da kibardı, efendiydi, kabalık nedir bilmezdi. Alaattin önce şaka olduğunu sandı. Bekledi ki (X) Abi aldığı dondurmayı kendine versin; olmadı, zorba, külahın üst yarısını bir lokma yapıp kalanını verince, İstanbul çocuğu iğrenerek fırlattığı gibi feryat-figan ağlamaya başladı.

Halkımız da duyarlıydı o yıllarda. Feryat üzerine kadınlı erkekli birkaç kişi toplanıverdi. Diğer çocuklardan olup biteni öğrendiler ve (X) Abiye çıkışmaya başladılar. Kalburcu amca dayanamayıp tokadı basınca (X) abi karşılık verdi. Derken, kavgaya birkaç kişi karıştı ve tesadüfen de sokağımızın bekçisi düdük çala çala olay yerinde bitiverdi. (X) Abi bekçiyi görünce kaçmak istedi. Bekçi durur mu, o da arkasından ve habire düdük çalarak yetişip yakaladı. Ensesinden yakaladığı zanlı ile karakola yöneldiğinde, doğulu şivesiyle, “Ülen sana düdük çalirem daha ne kaçirsen namıssız” diyerek başladığı azarın bir bölümünde de şu açıklamayı yaptı: “Ülen bu düdüğün kanun olduguni bilmir misen hayasız!.. Şimdi komser baba seni falakaya çeksin de gör halını… Hem çalirsen hem dövirsen hem kaçirsen hıı…”

KOMİSER BABA

Adını anımsamıyorum. Eskiistasyon Karakolu’nun Hulûsi kentmen yapısındaki Amiriydi. Komiser Baba diye bilinirdi. Hastalık veya kâzâ hallerinde Komiser Baba’ya koşturulan çocuklar haber verir vermez karakol telefonuyla cankurtaran çağıran imdattı aynı zamanda. Bir de, ailesine asi delikanlıları aile ricası üzerine sigaya çekip nasihat eder, ikinci olayında dayak tehdidinde bulunur, üçüncü vukuatında(*) da falakaya yatırırdı. Arada bir çaya davet edildiği yerde, çay karşılığını veriyormuş gibi “Efendim…” derdi, ”Merhum Ziya Paşa ne demiş?.. Demiş ki, Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir…”

Eskiden gecelerimizin dağ gibi sağlam güvencesi bekçilerimiz ve sabaha kadar ara ara duyduğumuz düdük melodileri vardı. Hırsızların belasıydı o düdükler.

(*) Vukuat sözcüğü gerçekte vaka’nın, yani olayın çoğuludur. Fakat her olay, asayiş dilinde vukuat olarak kullanılır. Bu tür kanıksanmış yanlışlara eskiler, yaygın ve kanıksanmış hata anlamında “Galat-ı meşhûr” derdi.

 

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor