VATAN CEPHESİ İLE HALK OCAĞI

Tarih tekerrürden ibaretmiş; öyle derler. İnsanlar tarihe bakıp ibret alır mı, almaz mı bilemem. Mehmet Akif’e göre, alamıyorlar: Diyor ki;

“Tarih’i  “tekerrür”  diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?

Umalım ki, siyasilerimiz ve yöneticilerimiz tarihten hisse, yani pay kapabilsinler. İyi niyetle, demokrasi ufkunu azıcık  aydınlatmak istiyorum.  Tanık olduğum yakın tarihten birkaç pasajı, seçilecek yerel yöneticiler yararlansın diye arz edeceğim.

“Yeter!.. Söz Milletin!” sloganıyla 1950 seçimleri Demokrat Parti’nin zaferiyle sonuçlanmıştı. O zaman dörtyaşında olduğum için bunu hatırlamam. Fakat yakın tarih notlarından okuya okuya yaşamış gibi oldum. Çünkü kahramanlar, bilidiğimiz isimlerdi: İsmet İnönü, Celal Bayar, Fevzi Çakmak, Adnan Menderes, Kasım Gülek, Refik Koraltan…

İnönü, Cumhurbaşkanlığı makamını Atatürk’e en az imanı kadar saygılı olan Celal Bayar’a “İçim rahat” diyerek devretmişti. Bayar, sürpriz bir kararla Adnan Menderes’i başbakan yaptı. O yıllarda, Demirperde Ülkeleri yeni yeni yapılaşırken Amerika rahatsız olmuştu. Savaş yaralarını sarmaya çalışan batılı devletleri destekleme kararı aldı. Böylece, Komünist Blokun daha da yayılması önlenebilirdi. Tarihe Marshall Planı diye geçen destekten biz de nasiplendik. Kuzey Atlantik Paktı (NATO) üyesi de olmuştuk. Amerika’dan para, modern inşaat makineleri, yığınla traktörle birlikte süt tozu, peynir gibi gıda maddeleri de geliyordu. Bunların bir kısmını ben de hatırlıyorum.

Marshall Yardımı liberal görüşlü Menderes’e yaradı. Yollar açtı, barajlar, fabrikalar kurdu. Kalkınma hamleleri peş peşe gelirken dış ülkelerden de bol bol borç alabiliyorduk.  Fabrika makinelerini de deftere yazdırıyorduk.  Borç yiyen kesesinden yermiş; baktılar, borcu ödeyecek para yok. Yeniden ithalat ta yapılamıyor. Mal düştü mü karaborsaya. Şeker ve çay karneye bağlandı. Araçlara lastik, cam, kahve, bisiklet bulunmaz olmuştu. Hurdacılara nur yağmıştı; yedek parça satıcısı oldular. Doların değeri bir anda üç kat arttırıldı. Zenginler çok daha zenginleşirken orta gelirliler yoksullaştı.

1957 seçimlerinde CHP toplamda daha çok oy aldıysa da seçim sistemi nedeniyle DP iktidar oldu. Menderes hırçınlaşmıştı. 12 Ekim 1958 günü halkı Vatan Cephesi’nde birleşmeye çağırdı. İyi bir hatipti ve özellikle eğitimi düşük halkın nabzına rahatça tutabiliyordu. Her mahallede Vatan Cephesi büroları kuruldu. Radyolar iktidarın emrindeydi. Her an Menderes haberleri veriliyor, bir de saatlerce Vatan cephesine kayıt yaptıran vatandaşların adı okunuyordu. 350 Milyon isim okunduğu iddia edilmişti sonraları. Nüfusumuz ise 24 milyonun az üstündeydi.

Buna karşın, CHP’liler de cılız sesli Halk Ocağı’nı kurdular. Memleket iki kampa bölündü. Kahvehaneler de Halkçı ve Demokrat diye ayrıldı. Demokratların kahvesine halkçılar, Halkçıların kahvesine demokratlar girmiyordu.

İdare acze düştü. Demokrat Partili 15 milletvekilinin üye olduğu Tahkikat Komisyonu kuruldu. Yetkisi sınırsızdı. Muhalif gazeteler kapatılıyor, gazeteciler hapse sokuluyordu. Adalet yaralanmış, ekonomi raydan çıkmıştı. Baskı üstüne baskı getiren Hükümet 27 Mayıs İhtilaliyle düştü. Vakıa, o ihtilalin de derin yaralar açtığı gerçektir. Hisse şudur: Keskin sirke küpüne ve küplerin depolandığı ambara acayip zarar verirmiş. Yeni seçilecek yerel yöneticilere saygıyla sunuyorum.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor