YAYLALARI MAGANDA MERMİLERİ ISITIRKEN

Yalnız Evliya Çelebi değil, pek çok yabancı gezgin de Adana’yı anlatırken aşağı yukarı şu tümceyi kullanmış: “Yazları çok sıcaktır. Halkı yaylalara çıkar.”

Yayla denildiğinde ilk aklımıza gelen Bürücek’tir. ”Bürücek demek ne demek?” sorusuna ben de uzun süre cevap aramıştım. Sonunda buldum; “Bürü” sözcüğünden gelir. Nedir Bürü? Efendim, orman içindeki ağaçsız alana yörüklerimiz Bürü dermiş. Anlayacağınız, Bürü kabul edilebilecek yer, orman içi boşluk, anlamında diye kabul edebiliriz.

Hemen yanı başındaki Tekir Yaylasına şimdi Akçatekir diyorlar. Tekir adının kaynağını da 1484 yılında tamamlanmış ünlü tarih kitabından alıyoruz. Yazarı, Derviş Ahmet. Yaşasaydı, bugün aşağı yukarı 600’üncü yaş gününü kutlayacaktı. Her ne kadar adı Derviş Ahmet ise de, kendine “Aşıki” mahlasını takmış. Zaten kitabına da “Aşık Paşazade Tarihi” adını vermiş. İşte bu kitapta, Ramazanoğlu liderliğindeki Türk boyların yöremize gelişi anlatılmakta. Hangi Bey’e neresi yazlık, neresi kışlık verilmiş, bunları anlatırken diyor ki,  “Üç-Ok’un oğlu ve Kusun varsağı ve Kara İsa ve Özer ve Kuş Timur ve Gündüz; bu altı kişi göçleri ile Çukurova’ya geldiler. Yüreğir baş oldu bunlara. Geldiler, Misis’i aldılar, Tarsus’u dahi aldılar. Bu şehirlerin kafiri Ermeni idi. Bunlardan ahitle (Konuşup anlaşarak) aldılar. Yüreğir öldü. Oğlu Ramazan Kusun’a Eser-Kef’i kışlak verdi, Gülek’te Beremedik’i ve Tekfurbeli’ni yaylak verdi. Kara  İsa’ya Midilli’yi Kışlak verdi ve Alınkaş’ı yaylak verdi. Kuş Timur’a Tarsus’u kışlak verdi ve Bulgar Dağı’nı yaylak verdi. Gündüz’e Misis’i kışlak verdi ve Misis Dağı’nı yaylak verdi. Ramazan, kendisi, Adana’yı taht edindi.”

Yüreğir Bey, kendi ahfadı için de Adana’yı kışlak, Kızıldağı yaylak ilan etmiş. Kusun’a yaylak olarak verilen Beremedik, bildiğimiz Belemedik’tir. Tekfurbeli de, Tekir’dir. Kusun Bey’e verilen iki yaylak da Gülek Mıntıkasında kabul edilmiş. Zaten bugünkü Gülerk de, başlı başına yayla. Yazın nüfusu 40 bine varıyor. Kızıldağ, geçmişte Ramazanoğlu Beylerinin de yazın mahkumlar dahil tüm resmi kurumlarla taşındığı yayla olarak yer almış tarihte.

Yöremiz yaylalarının en büyüğü ve her halde en ünlüsü Namrun da, yaklaşık 900 yıl kadar önce Ermenilere ait Lampron Baronluğundan gelme.

MAGANDA SÜRÜSÜ YAYLALARI BASMIŞ

Hangi yaylaya ve ne zaman giderseniz gidiniz, akşam üstü başlayan tabanca, tüfek atışları gece yarısına kadar sürüyor. Özellikle hafta sonu ve bayram günlerinde insanda huzur bırakmıyor. Aynı tabancayla defalarca şarjör boşaltıldığı belli. Silahları tanıyan bir dostum geçtiğimiz yıl Gülek’te konuğumuz oldu. Mermiler patladıkça o da silahın cinsini sayıyordu:

  • Allah be!.. Umman bu…
  • Cılız sesi duydun mu, bu Filiper’dir…
  • Bak, işte bu toplu, ele tam oturur…
  • Tüfeğin feriştahı bu işte…
  • Dokuzluyu duydun değil mi?..

Yıllardır yayla akşamlarına maganda kasveti çöktüren silah seslerini jandarmanın duymuyor olmasını düşünemem. Tabii ki akşamın karanığında dağdan dağa yankı yapan sesin nereden geldiğini anlamak çok zor. Fakat eminim ki, günümüz teknolojisi ile bu magandaları saptamak mümkündür.

Kültürümüzün temel ögelerinden biri olan yaylalarımızdaki maganda baskısından kurtarmanın zamanı  geldi de geçiyor bile…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor