TÜRK-KÜRT İLİŞKİLERİ (2)

Kürt-Türk ilişkisi, günümüzde somut  karşılığını ulus-devlet örgütlenmesinde bulan, ileri bir düzeye ulaşmıştır.  Ulus oluşumunda üst kimliği, doğal olarak Türk oluşturmuştur.

Birlikte yaşamanın yarattığı toplumsal alışknalıklar ve kalıcı etkileşimin yarattığı ortak duygu, ileri düzeyde bir kaynaşma sağlamıştır.

Oluşan akrabalık ilişkileri ve giderek artan kan bağlarıyla TÜRK ve KÜRT UNSUR, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturmuştur. Bu temel o denli sağlamdır ki; Batı’nın büyük para ve çaba harcayarak sürdürdüğü yüzelli yıllık kışkırtma girişimi, bu birlikteliği hala çözebilmiş değildir.

Mustafa Kemal Atatürk, Türk-Kürt kaynaşması konusunda, değişik konuşma ve yazışmalarında görüşlerini açıklamıştır. Bu açıklamaların birinde, 16 Ocak 1923 tarihinde İzmit’de halka yaptığı konuşmada şunları söyeledi:

“Bilindiği gibi, milli sınırlarımız içinde yaşayan Kürt unsurlar, o biçimde yerleşmişlerdir ki, pek az yerde çoğunluktadırlar. Çoğunluklarını yitire yitire ve Türk unsurunun içine gire gire öyle bir sınır oluşturmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istesek, Türkülğü ve Türkiye’yi mahvetmek gerekir

Sözgelimi, Erzurum’a kadar giden, Erzincan’a, Sivas’a kadar giden, Harput’a (Elazığ) kadar bir sınır aramak gerekir… Türkiye’nin halkı konu edilirken onları (Kürtler) da ifade etmek gerekir. İfade olunmadıkları zaman, bundan kendilerine sorun yaratmaları daima mümkündür.

Şimdi TBMM, hem Kürtlerden, hem de Türklerin yetki sahibi milletvekillerinden oluşmuştur ve bu iki unsur bütün çıkarlarını ve kaderlerini birleştirmiştir.”

Selçuklular döneğminde, Türk-Kürt karışması yoğunlaştı ve Kürtler arasındaki hızlı bir Türkleşme yaşandı. Selçukluların bölgeye gönderdiği ekonomik ve siyasi istikrar, uzun süredir Ermeni ve Arap baskısıyla uğraşmak zorunda kalan Kürtleri devlete yakınlaştırdı.

Selçuklu egemenliği, istekle katılacakları, uygun bir yönetim düzeni yaratmıştı. Ekonomik canlanma, katılım ve karışmayı, karışmada Türkleşmeyi getirdi.

Kafkas dilleri üzerine yaptığı araştırmalarıyla tanınan ünlü dil bilimci, arkelog ve etrograf Prof.NİKOLAY MARR (1865-1934)) 12.yüzyıl karşıması için, TÜRK ve KÜRT kanının Selçuklular döneminde kütlesel bir karışıma uğradığını ileri sürer ve şunları söyler:

“Anadolu Türklerinin etnik ve kültürel yapılarının gelişiminde, toplumsal bakımdan en yakın olan Kürtler’den etki almaları doğaldır.”

12.Yüzyıl Kürt-Türk karışmasına önem veren bir başka tarihci CLAUDE COHEN’dir. COHEN, Malatya bölgesinde Batıya göçen Germiyanoğulları’nın, bir Türk-Kürt topluluğu olduğunu, topluluktaki Kürtlerin zamanla Türkleştiğini ve Türklerin topluluklarıyla birlikte Azerbaycan’a giden Kürt oymakların hayli kısa bir süre içinde Türkleştiğini ileri sürer.

Azerbaycan, Türklerin yoğun olduğu bir bölgedir. Karakoyunlular, Akkoyunlular daha sonra Safevi devletleri, Anadolu’daki Türkmenleri ülkesine çağırmıştı.

Bu çağrıya uyup kitleler halinde göç eden Türkmenler yanında bir kısım Kürt oymağı da gitmiş, bunların tümü orada Türkleşmişti.

Türklerin kurduğu Karakoyunlu devleti, Kürtleri ayrım gözetmeden eşit haklara sahip uyruğu sayar. Kimi tarihçiler, Karakoyunlu devletini, Türklerin çoğunluğa karşın Türk-Kürt aşiretleri KONFEDERASYONU sayarlar.

Önemli sayıda Kürt, Karakoyunlu devleti içinde Türkleşir. ERDEBİL’din-Mugan’a dek uzanan geniş bir bölgeyi yurt tutmuş Kürt kökenli CAKİRLU topluluğu, 15.Yüzyılda tümüyle Türkleşirler.

Safevi döneminde KARABAĞ’da yaşayan ve Kürt tarihi ŞEREFNAMENİN Kürt kökenli kabul ettiği, İGİRMİDÖRT (Yirmi Dört) Aşireti tümüyle Türkleşirler.

(DEVAM EDECEK)

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor