ADANA PENCERESİNDEN MAYIS AYINA EL ATALIM

Yılın beşinci, ilkbaharın son ayı olan Mayıs 31 gün çeken 7 ayın üçüncüsü. Adını Yunan Tanrıçası Maius Mensis’ten almış. Anlamı, “Maia’nın ayı” imiş. Aslında insan yapısı olan bu tanrıçanın vazifesi neymiş acaba diye mitolojiye baktık; bereket çıktı. Doğru bir yaklaşım. Hakikaten de Mayıs ayı, tarımda bereketin doruklara ulaştığı döneme denk gelir. Kuzey yarım kürede yazın kapısındayken güney yarım kürede kışın eşiğindeki dönemdir.

ADANA MAYISI

Ovadaki buğday Mayısın ilk yarısında biçilmiş olur. Toroslara doğru gidildikçe de Mayısın sonuna, hatta Haziran’a dek sürebilir. Her ne kadar ilkbahar ayı sayılsa da sıcaklığı hatır saydırır. Bağa, dağa, yaylaya göç hazırlıklarının tamamlandığı aydır.

27 Mayıs 1960 Askeri Darbesine kadar okullar 19 Mayıs sonrasındaki ilk cumartesi yaz tatiline girerdi. Darbeci  Milli Birlik Komitesi 27 Mayıs’ı bayram kabul edince tatile giriş rötara uğradı. Cumhuriyeti kuran irade, tarımı dikkate alarak ürün toplama döneminde okulların tatil olmasını öngörmüşken, ihtilâl kafası kendi itibarını öne almıştı.

ADANA MAYISLARI

Sıcak olur dedik ya; 1929 – 2023 arası tutulmuş 94 yıllık kayıtlara göre ortalama sıcaklık 21,9 derece. Ortalama en yüksek sıcaklık ise 28,3 derece çıkıyor. En düşük sıcaklı ortalamasına da baktık, 15,8 derece. Elimiz değmişken bir de gözlem süresi içindeki en yüksek sıcaklığı görelim dedik, gördük: 27 Mayıs 1945 günü 41,3 derece ölçmüşler. “En” demişken en düşük kayıt neymiş, merak ettik: 2 Mayıs 1990’da 5,6 derece olmuş. Bayağı soğuk yani, değil mi!..

Ortalama günlük güneşlenme süresini 9 saat 6 dakika hesaplamışlar. Aylık toplam yağış miktarı ortalaması da 48 kilo 100 gram. Mayıs’ta aniden değişebilen hava bir de bakarsınız yeri 5-6 santim kalınlığında dolu ile kaplamış. Yani Mayıs yağışlarının şakası yok. Eskiler, dolu ile dallardaki fazla meyvenin doğa tarafından dengelendiğini söylerdi.

MAYIS KOKUSU

Çocukluğumuzda her sabah ve ikindi sonrasında sokaklarımızdan sığır sürüsü geçerdi. Sabahleyin beslenmek üzere meraya, akşama doğru da sağılmak üzere evlerine giderdi bu mübarek hayvanlar. Sürü geçtikten sonra yerde görülen taze gübreye “Mayıs” denilirdi. Neden bu isim verilmiş, bilene rastlamadım. Fakat inekçi Naime ablaya bir teyzenin “Anam südün mayıs kokuyordu. İneğin memesini eyicene yıkamadan mı sağdın, n’aaptın…” dediği aklımda.

MUCİZELER GÜNÜ

Memleket tamamen işgal altında. Padişahımız efendimiz hem ülkemizi teslim etmiş, hem de kendini. Ordu terhis edilmiş. İngilizi, Fransızı, İtalyanı, Yunanı memleketi paylaşmış. Her yanda işgalcilerin askerleri var. Yönetim de subaylarında. İşte, bu koşullar içindeyken, Mustafa Kemal Paşa derler, bir dev adam, Bandırma vapuruna atladığı gibi 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a gelir ve karşı mücadeleyi başlatır. Elde yok, avuçta yok; üstte yok, başta yok koşulları altında mucize üstüne mucizeler yaratarak memleketi kurtarır ve Türkiye Cumhuriyetini kurar.

Halkımız, 19 Mayıs’ı coşkulu bayram olarak kutlamakta. Hayıflanırım; Büyük Atatürk’ün gençliğe armağan ettiği 19 Mayıs Bayramı eskiden stadyumda gençlerimizin gösterileriyle ve coşku ile kutlanırken, son yıllarda sıradanlaştı. Halen, gün gelecek, Adana o eski heyecanı yine yaşayacak diye ümitliyim.

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor