ÇOCUK DOSTU KENTLERE İHTİYACIMIZ VAR

Açık havada oyun oynamak, çocukların hareket özgürlüğünü ve yaratıcılığını artırmakla birlikte, doğal ortamla olan sosyo-duygusal bağlarını da kuvvetlendirir.

Çocuk deyince aklımıza ilk gelen şeylerden biri oyun oluyor genelde.

Oyun, çocuğun hayatında merkezi bir öneme sahip. Genel algı, oyunun gereksiz ya da lüks olduğu yönünde olsa da çocuklar yaşam ve çevre ile bağlarını oyunla kurar, kendi gelişimlerini oyun üzerinden inşa ederler.

Yetişkinlerin dünyasından bakıldığında ‘Zaman Kaybı’ olarak görülebilinen şey, çocuğun dünyasında var olma biçimidir.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 31.maddesi, çocuğun oyun hakkı üzerindedir.

Şöyle der madde; “Taraf devletler çocuğun dinlenme, boş zamanı değerlendirme, oynama ve yaşına uygun etkinliklerde bulunma ve kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe katılma hakkını tanımlar.”

Ancak bütün bu çocuk hakları içerisinde genellikel en gerilerde kalan pek de gündeme alınmayan hakların başında gelir oyun hakkı. Bu sorunun bir çok somut sebebi de vardır.

Bunların başında da oyun alanları gelir.

Özellikle de çocuklar için büyük bir gelişimsel değer olan açık hava oyunları, çocuğun çevreyle bütünleşmesinde, toplumsallaşmasında ve kamusal alana rahatlıkla geçebilmesinde önemli bir etkendir.

Açık havada oyun oynamak, çocukların hareket özgürlüğünü ve yaratıcılığını artırmakla birlikte, doğal ortamla olan sosyo-duygusal bağlarını da kuvvetlendirir.

Ayrıca, doğayı koruma ve tanıma bilincinin gelişmesine de katık sağlar. Ancak betonarme hegomanyasının krizine tanık olduğumuz bu yüzyılda, kentde yaşayan çocukların karşılaştığı olanaklar giderek azalmıştır.

Kentlerde yaşayan çocuklar, serbest zamanlarını daha çok iç mekanlarda betonarme binalara sıkışmış, onların yaratıcılıklarını kısıtlayan, televizyon izleme ve teknolojiyle birlikte gelişen dijital oyunlar gibi daha pasif aktivitelerle geçirmektedir.

Dış mekanların ise fiziksel aktiviteyi teşvik ederek (koşmak-zıplamak, tırmanmak, bisiklete binmek gibi) doğrudan sağlık üzerine etkileri olduğunu ve sosyal etkileşme olarak tanıdığını söyleyebiliriz.

Oysa çocukluk dönemindeki fiziksel akitvitenin yetersizliği çocuğun topluma entegre olarak sosyalleşmesini azaltmasıyla birlikte bir çok sağlık sorununu da beraberinde getirmektedir.

Bedensel koordinasyon becerileri ile dikkat ve odaklanma becerilerinde yaşanan sorunlar bunların başında gelir.

Açık havada oyun oynamanın çocuğun genel sağlığına ve gelişmesine bu kadar önemil bir etkisi varken, neden hala buralara dair birşeyler yaplmıyor, daha çok betonlaşma yoluna gidiliyor.

Elbetde bunda çocuğun özne olarak görülmemesi başta olmak üzere neoliberal rant politikalarının etkisinin büyük olduğunu söyleyebiliriz.

Kentlerdeki çocuğa bakış aslında toplumsal olarak çocuğa bakış açımızın da bir göstergesi. Çocuğun bir birey olduğunu tam olarak kavrayamadan sağlıklı bir çocuk kenti oluşturamayız.

Ki bu ülkemizde yasal güvence altına da alınmıştır üstelik. Şöyle ki, Türkiye’nin kamu hukukunda, çocuk hakları başlığı altında ‘Çocuğun Çocuk Olma ve Sağlıklı Bir Çevrede Yaşama Hakkı’ özel olarak vurgulanmaktadır.

Türkiye’de çocuklardan bahsettiğimizde aslında nüfusun üçte birinden (%27.5) bahsetmiş oluyoruz. Bu nüfusunda büyük çoğunluğu kentlerde yaşıyor.

Bu nedenle çocukların haklarını konuşurken kentlerdeki çocukları ayrıca ele almak gerekir. Çünkü kentleşme kendisiyle birlikte bir çok sorunu da beraberinde getirmiş oluyor.

Kentlerde işçi sınıfının, emekçilerin yaşadığı çeper mahallelere giden otobüsler kalabalıktır, çünkü metro çoğu zaman yoktur.

Kentleşme ile birlikte azalan yeşil alanların yerine gelen AVM’ler, neoliberal sermaye mantığı gereğince ‘Oyunu da Paralı ve Kapalı Mekanlara Sıkıştırılmış Standart Bir Biçime Sokmaya Çalışır.’

Kent içinde yeterli ve güvenli alanı kalmayan çocuklar, ancak hafta sonu gittikleri kapalı oyun salonları içerisinde bir kaç saate indirgenmiş oyunlar oynayabiliyorlar.

Belediyeler eylem planları içerisinde çocuk politikası ve çocuk haklarına yer vermediği için, buralara dair sağlıklı bilgilere erişmek, verileri alıp ihtiyaç, talep ve sorunları tespit etmek zorlaşıyor.

Oy kullanamadığı gibi bu tür mekanizmalarda yer alıp söz söyleyemeyen çocuklar toplumun, kentlerin görünmezleri olarak varlıklarını korumaya çalışıyorlar.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor