GAZİ: YAŞADIĞIM EN MUTLU EN MESUT GECE BU GECEDİR

ONUNCU BÖLÜM

16 Mart 1923 akşamı Kemal Paşa, onuruna Adana Çiftçileri tarafından Türk Ocağı binasında düzenlenen ziyafete katıldı. Paşa, Adana çiftçilerinin doğal içtenliğinden ve rahatlıklarından oldukça hoşlanmış, ziyafet beklenilenden çok daha uzun sürmüştü. Karşısında oturan Kadıköylü Ramazan Ağa (*) esprili ifadeleriyle havadaki resmiyeti yok etmişti. İsteyen söz alıp sohbete katılabiliyordu.

RAMAZAN AĞA: EFENDİ OLDUĞUMUZU ANLADIK

Çiftçiler, Kurtarıcı Paşa’ya nasıl bir armağan verebileceklerini düşünmüşler ve sonunda altından yapılmış minyatür bir sabanda karar kılmışlardı. Armağan, Gazi’yi duygulandırmıştı. Çünkü bu gezi sırasında daha önceki konuşmalarında, “Kılıçla zafer kazanılabilir. Fakat asıl zafer sabanla kazanılandır” şeklinde ifadelerde bulunmuştu.

Davetliler, Ramazan Ağa’nın konuşma yapacağını fark edip sustuklarında, yaşlı ve deneyimli Ağa Kurtarıcıya dönerek “Paşa’m, Yüzünüzü görmek için oradan oraya koşuyoruz. Bundan mutlu bir gece görmedim” dedi. Mustafa Kemal Paşa “Türk çiftçisinin mevkii her mevkiden yüksektir” anlamında karşılık verince, Kadıköylü (**) Ramazan Ağa şöyle konuştu:  “Her şeyi biz veririz. Büyükleri biz büyütürüz. Sonra da onların birinin yanına girmek istersek bizi dipçikle kovarlar. Fakat şimdi o devirlerin geçtiğini, bizim hakikaten efendi olduğumuzu anladık. Mademki en büyük adamımızla karşı karşıya bir sofrada yemek yiyoruz.”

GAZİ PAŞA KONUŞUYOR

Onur Konuğu bu doğallık ve içtenlikli hava içinde son derece mutlu olmuştu. Duygularını, yaklaşık iki saat süren konuşma ile dile getirdi. Bugün, bu önemli konuşmasının bir bölümünü sunabiliyoruz:

 “Aziz çiftçi kardeşlerim;

Diyebilirim ki, hayatımda yaşadığım en ulvi, en sade, en mesut ve samimi gece bu gecedir. Çünkü bu gece çok derin hürmetlerle, muhabbetlerle (sevgilerle) bağlı olduğumuz milletimizin büyük çoğunluğunu teşkil eden çiftçilerimizle bir sofrada bulunuyorum. Bu sofrada onları emekleriyle husul bulmuş (üretilmiş) ekmeği onlarla beraber yiyoruz.

Arkadaşlar, dünyada fetihlerin iki vasıtası vardır: Biri kılıç, diğeri saban. Başka yerde de söyledim ve burada bir daha tekrarı faydalı buluyorum. Zaferinin vasıtası yalnız kılıçtan ibaret kalan millet, bir gün girdiği yerden kovulur, rezil edilir, sefil ve perişan olur. Öyle milletlerin sefaleti, perişaniyeti kadar büyük ve acı olur ki, kendi memleketlerinde bile mahkûm ve esir bir halde kalabilir. Onun için hakiki fetihler yalnız kılıçla değil, sabanla yapılandır. Milletleri vatanlarında sağlam bir şekilde yerleştirmenin, millete istikrar vermenin vasıtası sabandır, saban kılıç gibi değildir.

YARINA: “BİR ELDE KILIÇ BİR ELDE SABANI”

(*) ADANA Kadıköy; Tuzla yolu üzerindedir.

(**) Bu saban halen Anıtkabir’de, ziyaretçilere açıktır.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor