677 SAYILI DEVRİM YASASI (2)

30 Kasım 1925’de 677 sayılı yasa çıktıktan sonra Bakanlar Kurulu’nun 2 Eylül 1925’teki talimatnamesi ile 773 tekke ve 905 türbe kapatılarak eğitim kurumu olarak kullanılmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı’na devredildi.

Bugün Anayasa’nın 174.maddesine göre DEVRİM KANUNLARI anayasal koruma altındadır. O kanunlardan biri de 677 SAYILI KANUNDUR!…

Bu nedenle tarikat-cemaatler anayasaya aykırı olarak faaliyetlerini sürdürüyorlar.

Bunlara; dolayısıyla da olsa yaşamlarını sürdürmek adına, devleti işgal edecek hale gelmelerine, toplumu dönüştürecek ve laik cumhuriyet düşmanı haline gelecek konumu elde etmesi için gerek belediyelerden, gerekse kamu kuruluşlarından kaynak aktaranlar, kaynağın aktarılmasına aracılık edenler de anayasal suç işlemiş durumundadırlar.

Maalesef AKP ve AKP hükümeti bu suçu 20 yıldır futursuzca işlemektedir. Köpeksiz bör köyde sopasız gezercesine…

Atatürk 30 Kasım 1925’te yasallaştırdığı 677 sayılı kanunla çağdaşlaşma hedefinin önündeki yolu açmaya çalışmıştı.

Bu yoldaki engelleri kaldırmak kolay olmadı.

Üstelik bu yoldaki engel bugün ülkemizde fiilen 20 yıldır iktidarda!…

Hem de tek başına…

Anayasal suç işlemekten de geri durmaksızın…

Muhalefetsiz…

Astığı astık, kestiği kestik!…

Bu iktidarın önü ülkede yaşanan ekonomik kaosun yarattığı ve tek adamın ekonomiyi dinsel NASLARA dayanarak içinden çıkılmaz hale getirmesiyle sonlanacağa benziyor.

Yani kendi çıkmazları ile iktidarları sona doğru yol almaktadır.

Muhalefetin artışı ile değil!…

Atatürk; her yönüyle çağdaş bi devlet kurmak, her bakımdan çağdaş bir toplum yaratmak istiyordu.

Başkomutan Meydan Muhaberesi’nin 2.yıldönümünde 30 Ağustos 1924’te Dumlupınar’da yaptığı konuşmada, “Efendiler, artık vatan imar istiyor, zenginlik ve refah istiyor, ilim ve marifet, yüksek medeniyet, özgür düşünce ve özgür zihniyet istiyor.

Efendiler, milletimizin hedefi, milletimizin ideali bütün dünyada tam anlamıyla medeni bir toplum olmaktır. Çünka dünyada bir milletin varlığının değer, özgürlük ve bağımsızlık hakkı sahip olduğu ve yapacağı medeni eserlerle orantılıdır. Medeni eser yaratmak yeteneğinden yoksun olan milletler kaybetmeye mahkumdur.

Medeniyet yolunda yürümek ve başarılı olmak hayatın şartıdır. Bu yol üzerinde ileriye değil geriye bakmak bilgisizliğini ve ihtiyatsızlığını gösterenler genel medeniyetin coşkun seli karşısında boğulmaya mahkumdurlar.”

Atatürk’ün ifadesiyle “Medeniyet yolunda yürümek ve başarılı olmak” için öncelikle toplumu yolda yürümekten alıkoyan fazlalıklardan, yüklerden kurtarmak gerekiyor.

Atatürk büyük bir cesaretle gerekin yaptı…

Çürümüş saltanatı, artık bir işe yaramayan hilafeti, akıl ve bilim dışı nitelik kazanmış medreseleri çağın ihtiyaçlarına yanıt veremeyen eski kanunları, eski ölçüleri, tartıları, Türkçe’ye uymayan ve okuma yazmayı güçleştiren eski harfleri ve uygar bir toplumun giysisi olmayacak.

Eski kılık-kıyafeti kaldırdı. Toplumu uyuşturmaktan başka bir işe yaramayan tekke, zaviye ve türbeleri kapattı. Tarikat ve cemaatlerin her türlü faaliyetlerine son verdi.

Laik cumhuriyette saltanata, hilafete ve medreselere yer olmadığını, cumhuriyet idaresinde tekek-zaviye-tarikat ve cemaatlere de yer yoktur dedi.

Laik cumhuriyet kulları-birey-ümmeti de ulus haline getirdi. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmeliydi.

Tarikat ve cemaatler her ne kadar tarihsel ve sosyolojik gerçek olsalar da akılcı-bilimsel-özgür düşüncenin gelişmesine izin vermeyen, donmuş/kalıplaşmış yapılarıyla artık çağın çok gerisinde kalmış olup, toplumumuzun yapısından bir an önce uzaklaştırılmak lazımdır.

Mustafa Kemal Atatürk bundan 100 yıl önce tarikat ve cemaatlerle uygar bir dünyada bir yere varılamayacağını görmüştü.

Bugün FETÖ’nün önünde diz çöken ve gözünün ışıltısı sönen beyefendi Maliye ve Hazine Bakanı…

Nereden nereye…

Yeniden Ulusal Kurtuluş Savaşı’na başlamaktan başka çare kalmadı herhalde…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor