ABDURRAHMAN ÇELEBİ’NİN BOYNUZU ÇOK DEĞERLENDİ

Atasözünü bilirsiniz; “Koyunun olmadığı yerde keçi Abdurrahman Çelebi” derler… Bizim Abdurrahman Çelebinin boynuzu da aslında keçi boynuzu. Nam-ı diğeri, harnup. Bir diğer namı daha var: Haraç…

Sanırım geçtiğimiz yıl harnubun haraç olduğunu nasıl öğrendiğimi yazmıştım. Unutulmuş ve hatta okunmamış olabilir. Yeniden yazayım.

1966´da Kadıncık Baraj ve santrallerinin proje ve kontrol müşavirliğini üstlenmiş  Belçikalı Firmada tek Türk olarak çalışmaya başladım.Merkez Şantiyemiz Torosların eteğindeki Şamlar (Şimdi Meşelik), Manaz (Şimdi Beylice) ve Kızılçukur köylerinin ortasındaki derin vadideydi.

Günlerden bir gün, odacımız yanıma gelerek kulağıma yanaşıp “Haraç yen mi?” diye sordu. Şantiye kurulurken köylülere “Bana aklı başında, kafası çalışır, laftan anlayan odacı lazım” demiştim. “Beşi bitirimiş, şahadetnameli (ilkokul mezunu demektir) Avare Memet tam size göre. İstanbul´da da çalıştı” diyerek önermişlerdi. Mehmed´in söylediklerini yanlış anladığımı düşünerek tekrar ettirdim. Yanlış yok; haraç yemek isteyip istemediğimi soruyordu.

Sorusunun ardında cinlik olabileceği aklıma gelmişti. İşe girmek için adınıyazdıran yüzlerce köylüden alınabilecek rüşvet olabilirdi belki. “Nasıl oluyor bu haraç?” diye sorarken Mehmet’i nasıl kovacağımı da kurgulamaktaydım. “Sen haraç yen mi yemen mi, onu söyle…” demez mi!.. Merakım arttı. Gözünün içine bakıp duruyordum ki Mehmet penceremin karşısındaki yamacı gösterip “Baksene, ağaçlar haraç dolu. Köylüleri görmüyon mu? Toplayıp Mersin´de satyollar” dedi. O anda zihnimde yüzelli mumluk lamba yanıp söndü. Haraç, harnubun yerel adı olabilirdi. Öyleymiş…  Anlayacağınız, Kadıncık şantiyelerinde geçirdiğim 8 yıl içinde haraçtan bol bol nasiplenmiştim.

LAFIN HEDEFİ

Cumhuriyet Döneminin Dıblanzade Mehmet Fuat ve Ali Münif Bey’den sonra Belediyemizin Üçüncü Başkanı Turhan Cemal Beriker zamanında kentimizde iki bin kadar ağaç dikilmişti. Aytaç Durak döneminde de on binlerce ağaç kaldırımlara, refüjlere hem hava verdi, hem de havayı temizledi. Çoğu turunç. Canariensis türü palmiyeler Özal Bulvarında kurum kurum kurumlanırken Jakarandalar da Festivale ilham verecek kadar şımarık fakat gösterişli. Çukurova İlçesinde ayrıca pek çok harnup var. Bir kısmı kısır, yani meyve vermez. Çoğunluk meyve veren cinsten. Mübarekler çok da verimli. Bir ağaçtaki harnupları keçiye monte ettğimizi düşünürsek, Küçüksaatten tee Kızıldağ’a uzanan sürü olur neredeyse.

İşte, bu harnuplar daha olgunlaşmadan, yani yeşilken bazıları tarafından gece mesaisi ile çuvallar dolusu toplanmış. Kalan tek-tük meyveyi saymazsak, ağaçlarda neredeyse bir aydır harnup yok. Ağaçları harap etme pahasına bu işe yönelmiş bir ekibin patronuyla konuşabildim. Toplayabildiklerinin tonunu 30.000 (YAZI İLE: OTUZ BİN) Liradan satabiliyorlarmış. Harnup faaliyetine dadanmış birkaç ekip varmış. Bu nedenle, erken davranan daha kârlı oluyormuş. Yeşil harnubu da bir süre güneşe gösterince rengi değişiyormuş…

Turunçların kebapçılar ve meraklı hemşeriler tarafından toplanmasına alışmıştık. Zaten Durak Başkan da, “Bırakın toplasınlar. Böylece süs ve gölge dışında da yararı oluyor.  Toplanmazsa bir sonraki yıl verimi düşer” diyordu. Fakat harnubun hem de hamken toplanması onaylanır gibi değil. Ayrıca, üzüldüğüm bir bilgiye de ulaştım. Yeşil harnup peşindeki ekip elemanları arasında belediye çalışanları da varmış.

Öğrendiklerimle Avare Mehmet’ten öğrendiğim Haraç sözcüğünün hiç de boş olmadığını kavramış oldum.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor