BİRÇOK ALANLARIMIZDA, TOPRAK NİTELİĞİNİ YİTİRİP ‘ZEHİR’ OLMUŞ

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Dünkü bölümde, plastik atıkların açıkta yakılmasıyla çıkan yüksek etkili zehir olan Dioksin ve Furan zerreciklerinin havaya, suya ve toprağa yapıştığını öğrenmiştik. Zehir, bitkisel ve hayvansal gıdalar yanı sıra içecekler yoluyla da insan vücuduna girerek tedavisi güç hastalıklara yol açabiliyor.

Gelelim şimdi rastgele atılmış fakat yakılmayan plastik atıklara… Bunlar da en az, belki bazen daha fazla, dioksin ve furan, hatta civadan bile daha büyük zararlara yol açacaktır. Dikkat ederseniz, “açabilir” demiyorum, “açar” diyorum. “Neden açar?” sorusuna cevap verelim…

Atıklar içinde yer alan şişeler, konteynerler çoğu kez türlü çeşit kimyasal artıkları taşımaktadır. Bunların miktarı hiç de boş verilecek düzeyde değildir. Asitler, bitki sağlığı ilaçlarında kullanılan kimyasallar, tarımsal mücadelede kullanılan zehirli maddeler, çeşit çeşit ilaçlar böyle kaplarla satılmakta ve kullanıldıktan sonra da bulaşıkları ya da artıklarıyla çöpe gitmektedir. Durdukları yerde; olmadı, yağmur veya taşkın sularıyla rahatça toprağa da, suya da nüfuz ederler. Kimyacı olmadan da söyleyebiliriz ki, çok farklı madde ve bileşenleri bir araya geldiğinde zarar şiddeti kat be kat artabilir. Uzun lafın kısası, plastik atıklar yakılmasa bile toprak ve su için olağanüstü tehlike oluşturur. Bunun sonucu olarak da, biyolojik yaşam için gerekli ortam tamamen ortadan kalkar. Yani, toprak toprak olmaktan çıkar, dün de ifade edildiği gibi, çöpe atılması gereken çok zararlı atık haline gelir; bertarafı da, yüksek teknolojiye sahip özel tesislerde olur, olur da, onbinlerce ton toprağı nasıl taşıyacaksınız, nasıl yakacaksınız…

Sulara karışan atıkların nehir, göl ve nihayet deniz canlıları için ne kadar büyük tehdit demek olduğunu ayrıca yazmamıza gerek yoktur sanırım.

BALLARIMIZ DA ZEHİRLENİYOR

Belli mevsimlerde binlerce al kovanı ovamızda yer alır. Arılar bir yandan polen toplarken, öte yandan da su ihtiyaçlarını çevredeki su birikintilerden, nehirlerden, çaylardan, kanallardan karşılar. İşte, ciddi bir sağlık tehdidi de, her derde deva sayılan balla insanlığın karşısına böyle çıkıyor. Çiçeklere bulaşmış dioksinler ve furanlar polenlerle, yığınla kimyasallar da suyla yine sağlığımız için büyük tehlikelere yol açabiliyor.

KIYILARA VURMUŞ BALIK VE KUŞLAR

Son yıllarda akarsularımızda zaman zaman kıyılara vurmuş cansız balıklarla karşılaşmaktayız. Bunların bir kısmı zehirlenerek, bazıları da, tahminime göre plastik parçacıklarını yutarak ölmüş olabilirler. İkinci olasılığı kuşlarla ilgili saptanmış gerçeğe dayandırıyorum. Olayı, Profesör Erhan Akça’dan dinlemiştim; tarlaya domates, biber, patlıcan gibi fideler dikilirken rastgele atılan naylon parçacıklarının kuşları boğarak öldürdüğü anlaşılmış. Tarladaki plastiği yem zannedip yutan kuşların rastgele savrulmuş parçacıklarla boğularak ya da zehirlenerek ölmeyeceğini kim iddia edebilir…

2020’DE AVRUPA’DAN 660 BİN TON İTHALAT

Green Peace Akdeniz ekibi tarafından yapılan araştırmalara göre, sadece 1920’de ülkemize 660 bin ton (tam rakam 659 bin 956 ton) plastik atık ithalatı gerçekleştirilmiş. Aynı çalışmalarda, 2004’le 2020 arasında ithalatın tam 196 kat artmış olduğu hesaplanmış.

Şimdi karşımıza bir soru çıkıyor: Türkiye’nin 2020’deki toplam plastik eşya üretimi acaba bu kadar miktarı bulmuş mudur? Buldu ise, yerli atıklar ve orijinal hammaddeler ne oranda kullanılmıştır? Aslında bu taraftan yapılacak bir inceleme tehlikenin ve tehditlerin boyutunu açıkça ortaya serecektir.

YARIN: ZARAR GÖREN ÜRETİCİLER ANLATIYOR

YABANCILAR ADANA’YI ANLATMIŞ: Mikroplastik Kurumu arafından hazırlanan araştırma raporunun birinci sayfası… Şöyle yazmışlar: TÜRKİYE, ADANA’DAKİ İTHAL VE YERLİ PLASTİKLERİN KAÇAK  DÖKÜM VE YAKMA ALANLARININ BELGELENDİRİLMESİ… Elin Frenk çocuğu canımıza, malımıza kast eden tehlikeyi belgelendirirken bizler “Öyle mi yapsak yoksa böyle mi yapsak…” diye diye zehirleri biriktirmişiz.

ADANA’DAKİ VAHİM SONUÇLAR: Green Peace uzmanları İngiltere’den çıkan plastik atıkları adım adım takip etmiş ve yolculuğun son durağı olan Adana’da inceleme yapmış. Bulgularını da “Vahim” olarak özetleyen bu fotoğrafla özetlemişler.

TOPRAĞIMIZ 400 BİN KAT KİRLENMİŞ: Uzmanlar Adana’daki kaçak döküm alanlarında yaptıkları inceleme sonunda, kirlenmemiş toprağa kıyasla atıkların yığıldığı alanlarda 400 bin kat fazla kimyasalın varlığını saptamışlar. Hal böyle iken, sorumsuz sorumluların kim ya da kimler olduğunu merak etmez misiniz?

TÜRKİYE YOLCULARI: Avusturya’nın büyük kentlerinden Graz’daki atık ayrıştırma tesislerinde bu fotoğrafı çekmiştim. İletken bant hareket halindeyken işe yarayan metaller, cam-cıncık, kağıt ve benzeri ürünler seçiliyor, dışarıya sadece plastikler çıkıyor. Bunlar da, son yıllarda balyalanıp Adana’ya felaket araçları olarak gönderiliyor.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor