ŞİP-ŞAK FOTOCULAR

Ortaokul ikinci sınıftayken 36 Pozluk Agfa makinem oldu. Fotoğrafçılık hevesim tavandaydı. Çakmak Caddesindeki Fotoskop’un virininde Druh marka fotoğraf makinesi görünce heyecanlandım. Anneme açtım. Olay babamın ıttıla-ı âlisine, yani yüksek bilgisine sunulunca ümit kapısı ardına kadar açıldı. Yalnız babamın bir şartı vardı. “Ucuz etin yahnisi yavan olur. Alacaksak doğru dürüst bir makine alalım” dedi. Anlayanlara sora sora 300 Lira verip işte o bahsettiğim 36 pozluk Agfa Makineyi aldı.

FOTOOO!..

Eskiistasyon-Kuruköprü arasında, Sümerbank Fabrikasının karşısında yeni  açılan Foto Sümer evimize yakındı. Habire fotoğraf çekip orada banyo ettiriyordum. Sahibi Hüseyin Yügen baba adamdı. Karanlık odaya girip kendi filmimi yıkamamı, karta basmamı öğretti. Tabii ki o yıllarda sadece siyah-beyaz vardı.

Boş zamanım oldukça Foto Sümer’e gidiyordum. Buraya şip-şakçı abiler de geliyordu. Bunlar, Adana’nın ilginç yerlerinde, en çok da Atatürk ve Ulus Parkında fotoğraf çekip karşılığında bağlı oldukları fotoğraf stüdyosunun makbuzunu veriyor, çekilen de makbuzda yazılı tarihte gidip fotoğrafını oradan alıyordu.

FOTOCU MUHARREM

Şip-şakçı Foto Muharrem Emmi Atatürk Parkı’nın anıt heykeli çevresinde dolaşarak nafakasını çıkarırdı. Yaşlıca olduğu için mi, yoksa her zaman güler yüzlü olduğu için mi bilemem, Adana’da en çok iş yapan şip-şakçıydı. Çocuklu ailelere özellikle yaklaşır ve çoğu kez işi yakalardı.

PAHALI HOBİ

Para kazandırmıyorsa, fotoğraf çok pahalı hobi sayılabilirdi. O yıllarda filme para vereceksiniz, baskıya para vereceksiniz, tekrar film alacaksınız, falan-filân… Bugün o eski teknoloji olsa, 10 bin aylıklı emekliyi ve 17 bin aylıklı işçiyi bırakın, 60 bin aylıklı müdür çocuğu bile altından kalkamaz. Neyse ki artık ne filme, ne baskıya para verilmiyor. Elinizde telefon varsa, bitti-gittiii… Babam şehit çocuğu olduğundan zorluklar içinde büyümüş. O nedenle de bize elinden geldiğince maddi rahatlık sağlamaya çalışırdı. İfrata kaçmadığım için de, idare edebiliyordum. Sadece okulda çektiğim fotoğraflarda masrafın ufak bir bölümünü kurtarmak mümkün oluyordu.

Aradan onlarca yıl geçti; fark ettim ki, tanıdıklarımın hepsinin sayısız fotoğrafını çekmişim. Fotoğrafı en az olan benim. Çekmişim, çektirmemişim. Neyse ki vesikalıklarım var.

BAŞKAN KARALAR’DAN ‘ATATÜRK PARKI’ SÖZÜ

Geçtiğimiz hafta Atatürk Parkındaki “sefil” durumu yazmıştım. Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Zeydan Karalar telefonla aradı. Konusuna hâkim bir kurumla temasa geçildiğini ve en kısa sürede parkımızın özellikle Ulu Önderimizin adına yakışır görünüm kazanacağını müjdeledi.

Başkan, ileride dillendirmeye çalışacağım haklı bazı sorunlara değindikten sonra Parklar-Bahçeler Yetkilisiyle görüştürdü. Yetkiliye gördüklerimi daha ayrıntılı anlattım. Konuşmadan sonra, “Çok güzel bir Atatürk Parkı” görebileceğimize ilişkin ümidim arttı. Sayın Karalar’a duyarlılığı için teşekkür ediyorum.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor