BİRİNCİ CEMRE DÜŞTÜ ARI İLE ÇİÇEK ÖPÜŞTÜ

Önceki gece Birinci Cemre Havaya düştü. Bilmem aranızda gören oldu mu düşüşünü. Ben görmedim. Yakınlarımdan da gören yok. Rahmetli büyüklerim de hiç görmemiş. Fakat evvel-ezel inanılır ki her yıl, birer hafta arayla gökten üç cemre, artık eminim ki hiç kimseye görünmeden düşermiş.

Cemre dediklerinin anlamı akkor haline gelmiş iri kömür parçası. Aslı Arapça…

Birinci Cemre dün, 19-20 Şubat gecesi, düşmüştür. Eskiler buna “Cemre-i ula” veya “Cemre fi el hava” derlerdi, çünkü havaya düştüğü kabul ediliyor. Tabii o iri kor ateş düşünce hava da ısınmaya başlıyor. Merkez Adana hesabıyla bakarsak, doğrudur; havalar ısınmaya başladı gerçekten.

Hava tamam da, sular hala çok soğuk… Merak etmeyin, bir hafta sonra da, yani 26/27 Şubat gecesi İkinci Cemre “Cossss!..” diyerek düştüğü suyu ılıştırmaya başlayacak. Bizden ve nenemden-dedemden öncekiler bu cemreye “Cemre-i sani” veya “Cemre fi el ma” demişler. Bunlardaki “sani”, ikinci; “ma” da su demek.

Havamız usunmış, suyumuz kendine gelmiş, eee artık bideri tarlaya ekmek gerek… Gerek de, toprak hala soğuk… Azıcık sabır edeceksiniz; çünkü geride, yine vakt-ı zamanında “Cemre-i salis” veya “Cemre fi et turab”  dedikleri Üçüncü ve son cemre de toprağımızı ısıtacak. O gün takvim 5/6 Mart gününü gösterecek. Ondan sonra da, alllöööşşşş, gelsin hıyar, yetişsin domates, dallarda erik badem, yerde balcan-patates…

180 GÜN ÇEKEN KASIM OLURMUŞ

Cemrelerle birlikte 180 günlük Kasım günlerinin sonuna yanaşmış oluyoruz. Nasreddin Hoca bizi işaret ederek “Bilenler, bilmeyenlere öğretsin” demiş ya, bilmiyorduk, bize öğrettiler. Biz de bilmeyenlere öğretelim; ilk cemre, Kasım Günlerinin 105’incü günü arz-ı endam eylemekte. Yalnıııızzz, bu Kasım, Ekim ile Aralık arasına sıkışan 30 günlük Kasım değil. Yine, atalarımızın büyük büyük atalarından aklı yetenler oturup 12 aylık seneyi ayrıca iklim itibariyle ikiye bölmüşler. Serin ve soğuk geçen 180 güne “Kasım Günleri” demişler. İşte bizim sonuna yaklaştığımız Kasım, bu, Allah esirgesin selvi boylu uzun Kasım oluyor. Merak ettiyseniz, öteki yarıyı da söyleyelim. O da, 185 veya 186 gün çeken ılık ve sıcak “Hızır Günleri” olmaktadır hayırlısıyla…

CEMRE İNER PEŞ PEŞE ÇİFTÇİLER BAŞLAR İŞE

Bu hiç kimsenin görmediği cemrelerin düşmesiyle çiftçiler tembel gömleğini sıyırıp ineği-koyunu meraya, sabana koşacağı öküzleri de tarlaya taşırmış diye söylenirdi. İnanışa göre, içeride beslenen hayvanların artık dışarıya, yazıya-meraya çıkarılma vakti gelmiştir. Aynı zamanda toprağın sürülmesi, tavlanması, keseklerin kırılması gibi ekim-dikim ön işleri de artık yapılabilecektir.

BİR DE CEMREVİYYE DENİLEN SANAT VAR

Bizim, derya-deniz, hatta Umman diyebileceğimiz Divan Edebiyatı yapımcı şairlerini en azından duymuşsunuzdur. İşte, onlardan bazıları, cemre dönemlerinde, yağcılık-yalakalık diyebileceğimiz ifadelerle kasideler yazardı. Her biri vıcık vıcık övgü fıçıcığı olan bu kasideler, dönemin etkili ya da yetkili kişilerine sunulur, karşılığında da “Gönülden kopan” her ne ise alınıp abartılı saygılar sunularak huzurdan çıkılırdı. Her ne kadar temelde övgü olsa da, şiirin tamamen cemre üzerine kurulmuş olması birinci koşuldu. Aksi takdirde o kaside Cemreviyye sayılmazdı.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor