Hayvanların sağlığı Sanita’ya emanet

Hiç veteriner olmayı düşündünüz mü? Ne yaparlar, işleri zor mu? Veterinerlik uğraş gerektiren bir meslektir. Ne de olsa bir canlının hayatını kurtarıyorsunuz. Bunu daha iyi anlayabilmek için ‘Bir veterinere sormak lazım’ düşüncesiyle, Mahfesığmaz Mahallesi’nde hizmet veren Sanita Veteriner Kliniği’nin yolunu tuttuk. Mesleğine iş gözüyle bakmayan, ticari bir kaygıdan ziyade hayvanları gerçekten seven Veteriner Hekim Utku Erinç Yeğenoğlu ile çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik ve evcil hayvan beslemenin en çok merak edilenlerini sorduk kendisine.

Röportaj: Yener EKİNCİ

Sanita Veteriner Kliniği Telefon Numarası: 0 (507) 396 17 96

ADANA (BÖLGE) – Veteriner hekim olmak sevgi, özveri, anlayış ve duygunun yanı sıra; ağzı-dili olmayan bir hayvana bir bakışta çare bulma becerisi ister. Hasta hayvanlarla uğraşmak yetmez, bir de sahiplerinin psikolojilerini anlayıp, onları rahatlatabilecek insan psikolojisi yeteneklerini de göz ardı etmemek gerekir. Veteriner hekimler, gecenin saat 3’ünde telefonu çalıp, 5’inci kattan düşen bir kediye veya güç doğum yapan bir ineğe müdahale edebilmek için sıcacık yatağından kalkıp gitmeyi becerebilen insanlardır. İşleri yalnızca hayvan sağlığıyla değil, insan sağlığıyla da alakalıdır. Diğer taraftan, özellikle hayvan sevgisinin çocukların kişisel gelişimlerindeki katkısı da yadsınamaz bir faktör. Çocuklara sorumluluk bilinci kazandırılması ve merhamet duygusu aşılanması için hayvan bakımı önemli olduğu kadar hayvanların uygun ortamlarında gerekli özen ve hassasiyet ön planda tutularak bakılması da önem kazanıyor. Hayvan bakımı konusunda da cevaplanması gereken pek çok soru var. Örneğin, ‘evcil hayvan olarak hangi hayvanlar seçilmeli, hayvanların bakımı nasıl yapılmalı?’ gibi. Biz bütün bu sorularımızı ve daha fazlasını Mahfesığmaz Mahallesi, Turgut Özal Bulvarı, Gökkuşağı kavşağı civarında hizmet veren Sanita Veteriner Kliniği’nin sahibi Veteriner Hekim Utku Erinç Yeğenoğlu’na sorduk. Mesleğine hakim, bilgi ve donanım sahibi bir isim olan Yeğenoğlu, sorularımıza kapsamlı yanıtlar verdi. İlgiyle okuyacaksınız.

Kısaca sizi tanımakla sohbetimize başlayabilir miyiz?

Adana’da, 1990 yılında dünyaya geldim. Vakıfbank İlköğretim Okulu ve Adana Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra yüksek öğrenimim için hayalimdeki mesleği icra etmek üzere Mustafa Kemal Üniversitesi’ni kazandım. Üniversite hayatım boyunca mesleki konular dışında özellikle yaban hayatı üzerine çeşitli çalışmalar yürüttüm. Bunlar insana, doğaya ve evcil dostlarımızın hayatımızda ki yerine dair fikirlerimin gelişmesini sağladı. Üniversite süreci sona erdikten sonra askerlik vazifemi yedek subay olarak Tuzla Piyade Okulu’nda ifa ettim. Askerlik dönüşü çeşitli kliniklerde çalıştım. Bu kliniklerde kazandığım deneyimlerin evcil dostlarımızın sorumluluğunu alma noktasında yeterli olduğunu düşündüğüm zamanda ise Sanita Veteriner Kliniğini açmaya karar verdim. 

Kliniğinizde ne gibi hizmetler veriyorsunuz?

Kliniğimizde evcil dostlarımızın, özellikle kedi ve köpeklerimizin rutin yapılması gereken koruyucu aşı ve antiparaziter uygulamaları, iç hastalıkları, doğum ve jinekoloji alanında tanı tedavi yöntemleri, çeşitli cerrahi müdahaleler, pet bakım işlemleri yapılmaktadır. Kısaca evcil dostlarımızın bütün ihtiyaçlarına cevap vermeyi ve bütün sorunlarını çözmeyi amaçlıyoruz.

Veteriner hekim olmanın ilk şartı nedir?

Veteriner hekim olmanın ilk şartı bana göre elbette hayvan sevgisidir. Ama bunun yeterli olmadığını artık öğrenmiş bulunuyoruz. Sevginin yanında empati duygusunun çok güçlü olması gerekiyor. Veteriner Hekimlik çok geniş alanlarda ihtiyaç duyulan ve hizmet veren bir meslek. Bugün bizler hem kliniklerde, hem aşı çalışmalarında, laboratuvarlarda, hem çiftliklerde, hem gıda üretim noktasında, devletin çeşitli kademelerinde, hayvan ve insan sağlığını korumak için canla başla çalışıyoruz. Bu önemli soruyu özellikle klinisyen veteriner hekimler özelinde değerlendirmem gerekirse en başta sevgi gelir. Vicdanlı ve sorumluluk sahibi olmalıdır veteriner hekim… Bana göre en önemli noktalardan birisi de şudur ki; doğa sürekli bir değişim ve dönüşüm içerisinde. Bugün doğru bildiklerimiz yarın yanlış olabiliyor. Bakteriler, kullanılan antibiyotiklere direnç kazanabiliyor, virüsler mutasyon geçirebiliyor. Bu gibi sebeplerden dolayı veteriner hekim daima gelişime açık olmalıdır. Kendi kendini eğitmeye ölene dek devam etmelidir. Bilimsel gelişmeleri takip etmekten asla vazgeçmemelidir. Mesleğimiz çağın gerisinde kalmayı, bilimin ışığına sırtını dönmeyi asla kaldırmaz. Çünkü can kurtarmanın peşindeyiz. Bu noktada hataya asla yer olmamalı. 

Veterinerliğin halk sağlığı ile ilişkisi nedir?

Veteriner Hekimler halk sağlığı noktasında oldukça büyük öneme sahip. Her şeyden önce ”Tek Sağlık” diyerek yaklaşıyoruz konuya.İnsan-hayvan diye ayıramıyoruz, çünkü yaşamı sadece insanlarla paylaşmıyoruz. İnsan hayatı tarih boyunca da, günümüzde de hayvanların yaşamıyla direkt bağlantılıdır. Evimizi paylaştığımız kedi, soframıza konan süt, üstümüzden göç eden kuşlar… Yaşam bir bütün ve bütün olarak değerlendirilmeli. Fakat, veteriner hekimler halk sağlığını koruma noktasında özellikle zoonoz hastalıklarla mücadelede biraz daha fazla öne çıkmaktadır. Hatta bugün hayatımızı alt üst eden Çin’den bütün dünyaya yayılan hastalığa da baktığımız zaman zoonoz bir hastalık olduğunu görüyoruz. Koruyucu veteriner hekimlik bu noktada çok önemli. Hastalıklar ortaya çıkmadan önce önlem almak, insan aklının gereğidir. Bir de doğayı biraz rahat bırakmamız gerekiyor. Yarasa yemeden de yaşayabiliriz diye düşünüyorum. Toparlayacak olursak kuduzdan, toksoplazmaya, şarbondan, kırım kongo kanamalı ateşine, tularemiden, kuş gribine pek çok hastalığının önüne geçilmesi için veteriner hekimler canla başla çalışmaktadır. Hatta mezun olurken ettiğimiz ‘Veteriner Hekim Andı’nda yaşamımızı insanlık yoluna adayacağımıza, hayvan ve insan sağlığına çağdaş anlamda hizmet sunacağımıza dair de and içeriz. Andımızın önemli bir kısmı insanlığa hizmete dair sözler içerir. 

Hayvan sağlığında veterinerlerin rolü nedir?

Hayvan sağlığında veteriner hekimlerin rolünü, şu salgın döneminde insan hayatında kıymetli doktorlarımızın rolünün ne olduğuna bakarak da görebiliriz aslında. Sağlık olmadan hiçbir şeyin bir anlamı olmuyor. Bugün hayvanlar insanımızın kimi zaman dostu arkadaşı ailesinin bir ferdi, kimi zaman geçim kaynağı. Onlarsız bir hayat asla mümkün değil. Fakat hayvan sağlığında veteriner hekimler sacın ayaklarından biridir aslında. Hastalarımızı iyileştirmeye çalışırken bazen o hastalıklara neden olan küçük ihmalleri, ya da durumları hasta sahiplerimize ayrıntılarıyla en açık ve en doğru şekilde anlatmak için de uğraşıyoruz. Ben tedavimi yaptım bitti değil. Derdini anlatamayan, konuşamayan bir canın bilmeden hastalanmasına neden olmak ağır bir yük. Biz meslektaşlarımla koruyucu uygulamalarda, teşhis ve tedavi noktasında her durumda varız. 

Evcil hayvan sahibi olmanın ne gibi avantajları bulunuyor?

Kırsal yaşamda hayvan sahibi olmak en doğal en normal olan durum zaten bu soruyu kent yaşamında evcil hayvan sahibi olmanın avantajları nelerdir diye okuyacak olursak sanırım şöyle cevap vermek gerekir. Kent yaşamı kalabalıklar arasında insanı yalnızlaştıran bir yaşam aslında. Tanımadığımız komşularımız, çok sık görüşemediğimiz ailemiz, akrabalarımız, iş hayatının yoğunluğuna kurban gidebilen dostluklar insan yalnızlaşıyor gittikçe. Fakat bir köpek girince hayatımıza bizi karşılıksız, yalansız seven, bizden de aslında biraz anlaşılmak ve sevgi dışında bir şey beklemeyen bir dost edinmiş oluyoruz. Bir kedi girdiği zaman ise hayatımıza birden neşe de beraberinde geliyor. Zarafetin, sıcaklığın vücut bulmuş hali bu canlılar. Evcil dostlarımızın hayatının merkezinde bizler varız. Bu durum aslında insanın atalete sürüklenmesine de engel oluyor. Mutsuz olmaya, hakkınızın olmadığı hem huzurlu hem coşku dolu bir yaşam sunuyor aslında dostlarımız bize. Onları anlamak için yaptığımız yoğun empati insan ilişkilerimize de yansıyor. Herkesin evcil hayvanının olduğu bir ortamda tüm insanların daha huzurlu olacaklarına ve daha iyi anlaşacaklarına inanıyorum.

Hayvanlar dilsiz canlılardır. Beslediğimiz bir hayvanın hasta olduğunu nasıl anlayabiliriz ve teşhis koyarken yanılma ihtimaliniz olabiliyor mu?

Beslediğimiz hayvanın hasta olduğunu bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamak aslında oldukça kolaydır. Bir şeylerin her zamanki gibi olmadığını fark etmemiz yeterli. Her zaman olduğu kadar hareketli ve neşeli değil, her zamanki gibi iştahlı değil, her zamanki gibi davranmıyor dediğimiz anda durumu bir üst noktaya yani veteriner kliniklerine taşımak gerekiyor. Veteriner Hekim olmayanların yapacakları her müdahale hasta canları daha kötü hale getirebilir. O anda devreye biz giriyoruz. Teşhis koyarken yanılma ihtimalimiz olan durumlar çok az da olsa var. Çünkü bazı hastalıkların semptomları birbirine oldukça benzemektedir. Fakat burada devreye giren pek çok tanı yöntemi var. Testler, aletler ve ekipmanlar ve veteriner hekimin bilgi ve deneyimi var. Zaten semptomlardan yola çıkarak tanıya ulaşmaya çalışırken diğer hastalıkları eleyerek ilerleriz. Her canlının tek ve özel olduğunu, bireysel farklılıkları, ırk özelliklerini, ortamını göz önünde bulundururuz. Bizleri tanıya götüren en önemli faktörlerin başında elbette bilgi ve tecrübemiz geliyor. Pek çok tanı yöntemini doğru kullanabiliriz. Fakat eğer hasta sahibinden hastanın geçmişi hakkında doğru anamnez alamazsak bu bizim tanıya ulaşmamızı bir miktar geciktirebilir. İğneyi samanlıkta değil, kilerde aramamıza neden olan durumlar da yaşıyoruz. Bu yüzden tanıya giderken anamneze çok önem veririz ama sadece buna bağlı kalmayız. Doğru gözlem, doğru bilgi, doğru yöntem, doğru tanı. Bir sıralama yapacak olsam böyle yapardım sanırım.

Sokak hayvanlarına yönelik çalışmalarınız oluyor mu?

Sokak hayvanlarına yönelik çalışmalarımız oluyor elbette. Özellikle tanıdığımız hayvanseverlerle işbirliği halindeyiz. Sorumluluk hisseder her veteriner hekim sokak hayvanları konusunda. Araba çarpmış bir sokak kedisine acil müdahale etmemiz için sahibiyle birlikte gelmesine gerek yok. Bunu insani ve mesleki sorumluluk olarak görüyorum. Ama yetişemediğimiz durumlar da oluyor. Sokak hayvanları için yapabileceğimiz en güzel şey aslında onların çoğalmasına engel olmak, yaşamlarını sağlıklı güven içinde geçirmelerini sağlamak. Yeterli mi? Asla. Bazen bu konuda ülke genelinde bir çalışma yapılması gerektiğini de düşünüyorum. Çünkü emin olun artık ruhum bu acıyı kaldırmakta zorlanıyor. Arabaların altında kalan, çöplerde cam kırıklarının, zehirlerin arasında yemek arayan, kavga eden, ettirilen, yaralanan, hastalanan birbirine hastalık da bulaştıran ve ben hastayım ben açım bile diyemeyen kedilerin, köpeklerin neler çektiğini düşünmek bile yetiyor. Bir de onların yerine koyalım kendimizi. Açlık, susuzluk, hastalık ve zorbalıkla ne kadar mücadele edebilirdik? Kaç gün dayanabilirdik?

Hangi hayvanı besleyeceğimize karar vermeden önce ne gibi kriterleri esas almalıyız?

Çocuk sahibi olmadan önce hangi kriterlere sahip olmamız gerekiyorsa o kriterler aslında çok farklı değil. Hayvanın özellikleri kadar sahiplenecek insanın özellikleri de önemli ona zaman ayırabilecek miyiz? Onu hayatımıza dahil edebilecek miyiz? Onun beslenme, eğitim, sağlık gibi hayati ihtiyaçları için zaman ve imkan yaratabilecek miyiz? Yavruluk ve eğitim döneminde yeterince sabır gösterebilecek ve onu doğru bir şekilde eğitebilecek miyiz? Bir kedi ya da köpek arkadaşı hayatımıza dahil etmeden önce onun ırka, bakım ve besleme koşullarına göre değişse de ortalama 15 sene bizimle olacağını unutmamalıyız. Köpek bakmak elbette biraz daha enerji gerektiriyor kediye göre. Yaz-kış, yağmur-çamur demeden onunla birlikte yürüyebilecek enerjimizin olması gerekir. Örneğin bir kedimiz varsa, onun kumunu her gün temizlememiz gerekir. İnsan kendini tanır. Ben, kedi-köpek sahiplenmek isteyenlere şunu öneriyorum. Sevdiğiniz bir dostunuzun kedi-köpek arkadaşını evinizde misafir edin bir süre. Onun günlük ihtiyaçlarını siz giderin, rutin uygulamaları için veteriner kliniğine siz götürün, onunla kısa bir süre de olsa hayatı paylaşın. ‘’Evet, ben bunu yaparken çok mutlu oldum bu beni hiç yormadı ve 15 sene olsa da yormaz’’ diyorsanız bir kedi-köpek dost edinin. Öbür türlü ne yazık ki terk edilen kediler-köpekler görüyoruz. Sokaklarda evlerine ve insan dostlarına duydukları özlemle perişan oluyorlar. Terk edeceksek asla hayatımıza dahil etmemeliyiz. İnsanlar hayatlarına bir şekilde devam ediyor fakat hayvanlar için durum o kadar romantik olmuyor.

Hayvanlardan insanlara bulaşan 200’den fazla hastalık olduğunu biliyoruz. Korunmak için ne yapmamız gerekiyor?

Zoonoz hastalıklardan korunmamız için yapmamız gerekenlerin başında evcil hayvanlarımızın koruyucu uygulamalarını düzenli olarak yaptırmak geliyor. Bununla birlikte tükettiğimiz gıdaların hijyenik koşullarda üretildiğinden emin olmalıyız. Kişisel hijyenimize, ellerimizi sık sık yıkamaya özen göstermeliyiz. 

İnsan sağlığı pahalı bir sektör. Hayvan sağlığı için de aynı durum söz konusu mu?

İnsan sağlığı hayvan sağlığı diye ayırmamak lazım aslında. Kullandığımız malzemeler, ilaçlar ya da en azından bunların üretildiği sistemler büyük oranda aynı. Son yıllarda hayvanlar için de bazı sigorta şirketlerinin çalışmaları var. Hasta sahipleri bunları araştırarak bizlere danışıp evcil dostlarını güvence altına alabilir.

Vermiş olduğunuz bilgiler için teşekkür ederim.

Ben teşekkür eder, yayın hayatınızda başarılar dilerim

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor