MHP TABANI RAHATSIZ MI?

Sadece  kulis bilgileri değil, MHP tabanı fokur fokur kaynıyor.. Gözle görülür, kulakla duyulur halde rahatsız..

Çoğunluk diyor ki “İktidarın kaymağını AKP’liler yiyor, MHP tabanı  onları savunmak zorunda kalıyor.”

Devam ediyorlar, rahatsızlık;larını anlatmaya;

“Dev yatırımlar ihalesiz AKP’nin yandaşı mütahitlere veriliyor. Andımız, T.C.  kaldırılıyor, milliyetçilik ayaklar altına alınıyor, MHP tabanı onları savunmak zorunda kalıyor.

 İşe alınmalarda AKP’lilere kapılar sonuna kadar açık, MHP’liler düşük maaşlı işlerde taşeron şirketlerde tesadüfen iş bulabiliyor, MHP ve tabanı AKP’yi savunmak zorunda kalıyor, kendi kredisini bitiriyor.”

MHP’liler anket sonuçlarında ortaya çıkan tablodan da rahatsız.. Bugün seçim olsa barajı aşamıyor . 
Pandemi kredilerinin AKP’li esnaf, tüccar, sanayiciye dağıtıldığı, MHP tabanında kopuş artış gösteriyor.
MHP kulislerinde bu rahatsızlıkların artarak seslendirilmeye başlandığı, il başkanlarının suskunluğunun da tabanda ayrı bir rahatsızlık yarattığı seslendiriliyor.

Yıllarını MHP’ye vermiş üye ve yöneticilerin, bu durumdan tabanın büyük rahatsızlık duyduğunu belirtiyor, yavaş yavaş seslerini çıkarmaya başlayacaklarının sinyalini veriyorlar.

Yükselen sesler, şöyle yankılanıyor;

“Bu kayıtsız şartsız destek kabak tadı vermeye başladı. AKP çöküyor tamam ama MHP neden onunla birlikte çöksün?

Kötü yönetimin ortağı MHP değil neden göz göre göre oy kaybetsin?

AKP başarılı olursa kendi oylarını arttırır, MHP’nin oyları artmaz.

Ya iktidar ortağı olalım, ya bu destekten vazgeçelim.”

Peki yerelde öyle deniliyor da, genel de neler söyleniyor.. Buyrun;

“Genel kanı da şöyle; Devlet Bahçeli’ye yakın kadrosu gerçekleri gizliyor, toz pembe bir dünya hayali sergiliyorlar.

Çünkü yakın kadrosu Bahçeli’nin gerçekleri öğrenmesini istemiyor…”

MHP’liler bunları söylüyorlar ama Devlet Bahçeli kongre sonrası aynı ekiple partiyi yönetmeye devam ediyor ve parti içindeki akil insanları da dinlemiyor.

Bu işin sonunun MHP’de dağılmaya yol açacağı da  tartışılırken, kendilerine en yakın adres olarak  İYİ Parti’yi gördükleri dilden dile dolaşıyor..

Sözün özü.. Milliyetçi Hareket Partisi Genel  Başkanı ve üst yönetimi tabandan gelen fokurduları duymaya “Bu işin şakası yok” diye düşünmeya başlamalı.. Aksi halde yolun sonu görünüyor gibi..

  —————————-

KÖY ENSTİTÜLERİ!..

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “Yaparak, yaşayarak güçlüklerle başa çıkmayı öğreten bir eğitim anlayışı sunan Köy Enstitüsü modeli her türlü siyasi tartışmanın dışında, ortaya koyduğu pedagojik yaklaşımla iz bırakmıştır. Kuruluşunun 80. yılında emeği geçenlere rahmet ve minnetle…” diye görüşünü açıkladı.

MEB Eski Müsteşarı, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü Yusuf  Tekin, ise “Her yıl 17 Nisan geldiğinde, tepeden inmeci modernleştiricilerde Köy Enstitüsü sevdasını dillendirme modası ortaya çıkıyor” diyerek aksi görüşünü açıkladı.

 Mevcut Milli Eğitim Bakanı, Köy Enstitüsü modelini savunuyor, eski müsteşarı aksini savunuyor..

Köy Enstitülerini Savunan mevcut Bakan’ın görevden alınacağı, karşı çıkan eski müsteşarın Milli Eğitim Bakanı olacağı söyleniyor..

Eğer, böyle bir karar verilirse aslında Köy Enstitülerine kimin karşı olduğu açık ve net olarak anlaşılıyor olmayacak mı?

Peki Köy Enstitüleri’nin nasıl kurulduğuna bir bakalım;

 “Neredeyse tüm Anadolu‘nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu gerçeği göz önüne alınarak dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü‘nün himayesinde, Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından İsmail Hakkı Tonguç‘un çabalarıyla köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kuruldular. Geleneksel öğretmen okullarında yetişmiş öğretmenler için köylerde öğretmenlik yapmak, istenerek yapılacak bir görevden çok zorunluluk olarak algılanıyordu. Gönüllü ve özverili öğretmenlerin sayısı azdı. Oysa okuma yazma oranı Cumhuriyet ilk kurulduğu yıllarda %5 bile değildi. Bunun yanında nüfusun %80’lik bölümü köylerde yaşıyordu..Köy Enstitüleri’nin kurulması ve yaygınlaşması konusunda pedagoji uzmanı Halil Fikret Kanad‘ın önemli çalışmaları vardı. Kanad, zorunluluktan değil özveriyle öğrenci yetiştirecek köye göre öğretmen fikrini savunmuştu.

1940 yılından başlayarak, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında Köy Ensititüleri açıldı. Türkiye‘de seçilen şehirlerden uzak ancak tren yollarına yakın tarıma elverişli 21 bölgede köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek üzere açılmıştı. Öğretmenler köylülere hem örgün eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini öğretecekti. Öğretmenler gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğretecekti. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi tatbik ediliyordu. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin %50’lik bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalı eğitimdi.

1940-1946 arasında köy enstitülerinde 15.000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretim yapılmıştı. Aynı dönemde 750.000 yeni fidan dikilmişti. Oluşturulan bağların miktarı ise 1.200 dönümdü. Ayrıca 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santrali, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. yol yapılmıştı. Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulamalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyu öğrenciler tarafından getirilmişti.

Köy Enstitüsü uygulaması Hasan Âli Yücel‘in 1946’da Milli Eğitim Bakanlığından ayrılmasına değin devam etmiştir. Hasan Âli Yücel‘den sonra Milli Eğitim Bakanı Olan Reşat Şemsettin Sirer zamanında Köy Öğretmen Okullarına dönüştürülmüştür. Bu okullar da Demokrat Parti döneminde 27 Ocak 1954’te kapatılmıştı.Kapatıldığı 1954 yılına kadar Köy enstitülerinde 1.308 kadın ve 15.943 erkek toplam 17.251 köy öğretmeni yetişmişti. Fakir BaykurtÜmit KaftancıoğluTalip ApaydınMahmut MakalMehmet BaşaranPakize TürkoğluHatun Birsen BaşaranAli DündarMehmet Uslu ve Dursun Akçam gibi önde gelen yazarlar ve düşünürler bu okullarda yetişmişlerdi.

Yani aydınlanma dönemi Köy Enstütüleri’nin kurulmasıyla başlamıştı.. O nedenle mi karşı çıkılıyor?

O nedenle mi Köy Enstitüleri’ni savunan Bakan görevden alınacak, Köy Enstitüleri’ne karşı çıkan eski müsteşar Milli Eğitim Bakanı olacak?

Bekleyip göreceğiz..

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor