MİLLİ YÜZÜCÜ İSTANBUL’DA ADANALI GİBİ YAŞIYOR; AHMET ÖZUZUN

HAZIRLAYAN: Ramazan ŞANIVAR

Adana Demirspor’un ekonomik ve kadro olarak çok güçlü olan İstanbul takımlarına 17 yıl yenilgi yüzü görmeden kafa tutarak “YENİLMEZ ARMADA” unvanı alması kentte halen konuşulur. YENİLMEZ ARMADA takımında hayatta kalan 3 kişi vardır. Bunlar Ahmet Özuzun, Behçet Kurtiç ve Erdal Acet’tir. İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü’ne ilk kuşak transfer olan Behçet Kurtiç ile Ahmet Özuzun’dur. Daha sonraki yıllarda Özuzun 4 yıl İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü’nde Asbaşkan olarak görev yaptı. ENKA Spor’da yüzme ve sutopu faaliyetini başlattı.

Sporun her dalında başarılı olan Ahmet Özuzun, çocuk yaşlarda önem verdiği yüzme sayesinde milli takımlarda mayo giydi, yüzlerce çocuğa yüzme öğretti. iyi bir evlilik yaptı ve iş yaşamında da yönetici olarak herkese nasip olmayan görevlerde bulundu. Hepsinden öte, İstanbul’da bir Adanalı gibi yaşıyor. Arabasının bagajında kebap yapmak için mangal, kömür, baharatlar ve kebap şişleri hazır. Diğer sporcu arkadaşlarına da Adana yemeklerini öğretiyor.

Sayın Özuzun, sizi tanıyabilir miyiz? Eğitiminiz nedir ? Ayrıca ve spora ilginiz nasıl başladı ? Bunları anlatır mısınız ?

14 Ekim 1944 tarihinde Tepebağ Mahallesi’nde dünyaya geldim.  İlkokulu Milli Mensucat, ortaokulu İstiklal ve liseyi ise Erkek Lisesi’nde tamamladım.  Daha sonra ki yıllarda İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği Fakültesi’nden mezun oldum. Başta futbol olmak üzere, voleybol ve diğer branşlarda hayli başarılıydım. İlkokulu’nda okurken yüzücü olan Erdal ve Mustafa Acet kardeşlerle tanışarak evlerinin önünden geçen sulama kanalında birlikte yüzmeye başladık. Her geçen gün yüzmeyi geliştirdim, yine Acet kardeşlerin yardımıyla Atatürk Yüzme Havuzu’na gittim.

İlk lisanslı kulübünüz hangisiydi? Yüzmede ne gibi başarılarınız oldu?

Yüzme Havuzu’nda yeteneğini keşfeden Adanaspor antrenörü ve yöneticisi Mustafa Bekbaş, bana  lisans çıkartarak yüzme yarışlarına katılmamı sağladı. Adanaspor mayosuyla küçük yaşlarda kendi yaş grubumda önemli başarılar elde ettim. Bir yıl sonra Demirspor’un efsane sporcusu ve antrenörü Muharem Gülergin,  bana transfer teklifinde bulundu. Mustafa ve Erdal Acet ve diğer arkadaşlarım da Mavi-lacivertli takımdaydı. Biraz da gönlüm Demirspor’dan yanaydı. Bundan sonra başarılarımı mavi-lacivert mayoyla yaptım.  Bu arada Nihat Erdem’in desteğiyle acemilere antrenörlük yaparak yüzlerce çocuğa yüzme öğrettim.

Her hafta sonu yapılan teşvik yarışmalarında Erdal Acet, Fahri Gez, Erol Yılmaz, Bora Özkök ve Atamer Hundemir ile yarışa girerdim.  Fahri Gez’in ardından dereceye girmeyi başararak madalyalar kazanmaya başladım. Bu dönemlerde Yüzme Federasyonu ve Beden Terbiyesi Bölge Müdürü Cemil Oka’nın desteğiyle Adana’ya gelerek 1962-65 yılları arasında görev yapan Alman Antrenör Herman Hörsgen, sporculara depar, dönüş, serbest, sırt, kelebek ve kurbağalama yüzmenin tekniklerini öğretti.

Her geçen gün derecesini iyileştirdim. 400, 800 ve bin 500 metre serbeste yüzmede de başarılı sonuçlar almaya başladım 4 x 100 ve 4 x 200 metrelerde serbest stilde Türkiye rekorunun sahibi olmayı başardım. O dönemlerde para yoktu. Dönemin Valisi Mukadder Öztekin,  başarılı sporculara Nacar marka kol saati hediye ederdi. Esnaftan hediyeler toplanırdı. Bir de en büyük ödülümüz Muharrem Gülergin’in işletmeciliğini yaptığı Gar Lokantası’nda yemek yemekti. 

-Sanıyorum, yüzmenin dışında voleybol ve basketbolda, hatta atletizmde de önemli başarılarınız vardı. Bunlardan da söz eder misiniz ?

Boyumun uzun olması, ayrıca solak olmam, Beden Eğitimi Öğretmenleri’min dikkatini çekti. Ayrıca, sporu çok seviyordum. İstiklal Orta Okulu ve Erkek Lisesi takımında aynı zamanda voleybol ve basketbol oynadım. Oynadığım okul ve kulüp takımlarının şampiyon olmasında önemli pay sahibi oldum.  Üniversite yıllarımda da önceliğim elbette yüzme ve sutopu yine de salon sporlarıyla ilgilendim.

Çok sevdiğiniz Adana Demirspor’dan İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü’ne transferiniz nasıl gerçekleşti ?

Muharrem Gülergin,  hem takım kaptanı hem de antrenörlüğümüzü yapıyordu. Demirspor takımında uzun yıllar sutopu oynadım.  Hem üniversite kazandığım hem de burs verildiği için o dönemlerde her sporcunun rüyası olan İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü’ne transfer oldum. Burada da defalarca milli takıma seçilerek yurt dışında da başarılı maçlar çıkartarak milli takımın değişmez oyuncusu oldum. İlk milli mayoyu 1963 yılında Heybeliada Deniz Harp Okulu Havuzu’nda Yunanistan’ı yendiğimiz maçta giydim. 10 yıl kadar direkt olarak milli takımda sutopu oynadım Yüzme İhtisas Kulübü’nde As Başkan olarak da görev yaptım. 1967 Tunus, 1971 İzmir Akdeniz Oyunları, 1966 yılında ise Hollanda’nın Utrecht Kenti’nde gerçekleştirilen Avrupa Sutopu Şampiyonası’nda milli sutopu takımında yer aldım. 1965 yılında da İran ile yapılan ikili turnuvada katılan Rıza Şah Pehlevi ve eşi Ferah Diba ile tanışma fırsatı yakaladım.

Adana’da nasıl Demirspor sutopunda efsane ise İstanbul’da da 1943’te kurulan Yüzme İhtisas Kulübü efsanedir. 1958 yılında Yüzme İhtisas Kulübü, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin, “Olimpiyat fikrinin yayılmasına ve amatörlüğe en çok hizmet eden” spor kulübüne verdiği Fearnley Kupası’nı alan ilk Türk spor kulübü oldu. Bu kupa dünyada yalnızca 4 kulüpte bulunuyor.

ENKA Spor’da da yüzme ve sutopu faaliyetini ilk siz başlattınız. Ne gibi başarılar elde ettiniz ?

Yüzme İhtisas Kulübü gerçekten çok ciddi bir kulüptü. Yöneticiler ağır ağabeylerdi. Her sorunumuzla yakından ilgilenirlerdi. Daha sonra sutopu oynadığım ve antrenörlük yaptığım ENKA Spor’da kurumsal, ciddi bir yerdi.  Burada ilk yüzme ve sutopu faaliyetini ben başlattım. Çok da güzel dereceler elde ettik. Yöneticiliğin yanı sıra ve antrenörlük yaptığım ENKA Spor’da 8-10 yıl gibi uzun süre sporu bırakan Ali Rıza Öngören, Feridun Aybars, Hasan Değerbilir, Ali Özsoy, Akif Yazıcı, Tayfun Gerek, Cemal Şahbaz gibi sporcuları toplayarak ve iyi bir hazırlık dönemi geçirerek 3. kümeden birinci kümeye yükselmesini sağladım.

Sayın Özuzun, siz iş yaşamınızda da önemli görevler bulundunuz. Bunlardan söz eder misiniz ?

Kimya Mühendisi olarak kendimi hayli geliştirdim. Mensucat Santral Şirket’inde 22 yıl, İMİSK İŞ’de 18 yıl yöneticilik yaptım. Dünya pamuğu konusunda hayli bilgi sahibiyim. Bilirkişi olarak da görev yapıyorum. Başta pamuk ve tekstil olmak üzere, metal, geri dönüşüm konusunda araştırmalarım var.

İstanbul’da uzun yıllardır oturan bir Adanalı olarak yaşamınızda önemli değişiklikler oldu mu?    

Adanalı olarak özellikle adet ve geleneklerimizi sürdürüyoruz. Yemek kültürümüzde pek değişiklik yok. Başta mangal olmak üzere içli köfte, analı- kızlı, mantıyı evden eksik etmiyoruz. Adana’dan kim gelirse koluna girerek onlara yardımcı olmak en büyük mutluluğumdur. Etrafıma da Adana yemeklerini öğretiyoruz. Hayatta evliliğimi, çocuk, refah yaşantımı her şeyimi sporu borçluyum. İyi ki spor yapmışım.  İyi ki Muharrem Gülergin, İbrahim Sulu, Mithat Hantal, Feridun Aybars, Nihat Erdem, Mustafa ve Erdal Acet, Fahri Gez, Ünsal Fikirci,  Behçet Kurtiç, Gürhan Bencan ve diğerleri arkadaşım olmuşlar.

AHMET ÖZUZUN’DAN ANILAR…

Muharrem Abi Adana’da hatırı sayılır değerli bir kişi idi . Sel felaketlerinde nehirden çok ceset çıkardık. Adana’da boğulan olduğu zaman emniyet müdürlüğü veya valilikten ararlar ve ricada bulunurlardı. Ceset veya cesetleri bulmak için sene 1960-1964 seneleri zannediyorum o zaman kurtarma arama ekipleri yoktu. Havuzun kapısına kamyon gelir başta büyüğümüz ve hocamız Muharrem Gülergin kamyona binerdi. Bizlere örnek olurdu. Şortumuz üzerimizde herkes kamyona binerdi ve ceset aramaya giderdik ….. Birinde su derin değil el ele tutuşup sığ olan kanalda ilerliyoruz.  Ceset benim ayağıma takıldığını hissettim ve korkarak Muharrem abiye seslendim. Muharrem ağabey cesedi çıkardı. Bir kanal bekçisi idi. Kafasına kürekle vurulmuş ve nehire atılmıştı. Ceset sahibine teslim edildi.

Diğer hadise demir köprü ile taş köprü arasında idi. Orası o zaman portakal bahçeleri ve kanalın kenarları sazlıktı. Elele tutuştuk suda ilerledik sazlık olan yerde bir erkek cesedi 13-14 yaşlarında tabi yine Muharrem ağabey cesedi çıkardı.  

OLİMPİYAT SPORCUSU FERİDUN AYBARS, ÖZUZUNU ANLATTI

1972 Münih Olimpiyatları’na katılan, Milli ve Rekortmen Sporcu Feridun Aybars, çok sevdiği can arkadaşı Ahmet Özuzun’u şöyle anlattı;

 Ahmet Özuzun,hem sporcu olarak hem de dost olarak hayranlık duyduğum, onunla birlikte olduğum zaman büyük keyif aldığım sağlam arkadaşımdır. O’nun sayesinde hem Adana’yı ve yanlış anlaşılan Adanalıları daha çok sevmeye başladık.  Başta şırdan dolması olmak üzere, kebap, şalgam, turşu, içli köfte gibi yemekleri Ahmet Özuzun ile tanıdık. Allah herkese Ahmet Özuzun gibi dost versin.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor