NOSTALJİK YORUM VE ANLARI PAYLAŞMAYI SÜRDÜRÜYORUZ

Bayram öncesinde yayınladığım köşemin konusu yıllar önce bayram hazırlıkları arasında yer tutan tahta fırçalama ve boyama alışkanlığıydı. Yazı binlerce tıklandı ve bine yakın yorum-anı geldi. İlginç olanları yayınlamayı sürdürüyoruz. Yazılara, elden geldiğince çok az müdahale edildi.

BERRİN ÖTNÜ SAY: Bir de damlarda lo (veya loğ) taşı bulunurdu. Yağmurdan sonra toprak damları düzleştirmek için. Bahçelerde mutlaka tulumba vardı. Sular tulumbadan sağlanırdı. Tulumbanın çevresinde curun dediğimiz küçük bir havuz bulunurdu.

TEMEL ARIKAN: Nurettin Bey kalemine sağlık. Biz genelde bağ evimizde merdiven ve tabana kullanırdık sarı boya ve fırçayı. Babaannem bu işlemi yaptıktan sonra “Artık tahta kurusu (Haşere) gelemez” derdi.

GÜLDANE SOYLU: Günaydınlar… Sağolun değerli insan… Çok yalın ifadelerinizle beni bir kez daha çocukluğuma götürdünüz… Bizim avluda da bir asma (dölle), bir limon ağacı, 2 de şeftali ağacı vardı. Bir de çeşme ve önünde curun (Betondan yapılmış minik havuzcuk) vardı… Limon ağacının altına dökülen mis kokulu çiçekleri ipe dizip boynumuza takardık. Ne güzeldi çocukluğumuz…

MERAL AKDELMEZ: Güldane Soylu Hanım; curun, evet epeydir kullanmadığım bir kelime. Bu kelimeler çok güzel.

İHSAN PEPEDİL: Tel fırçalar, tekstil fabrikasındaki tarak tezgahında pamuk açma ilk işleminin ana malzemesi olup bozulan tarak aparatının bu önemlş parçası iş göremez lduğu zaman yenilenir ve çıkan tarak kesilir, 8×10 cm tahtaya çakılarak  kadınlarımız tarafından sarı boya ile tahta fırçalama işinde kullanılırdı.

ŞERAFETTİN KAYA: Rahmetli nenemin evi bu şekilde temizlenir, boyanırdı. Bir de, iki üç yıla bir kerpiç sıvanırdı. O kerpiç ve tahta döşeli evin serinliğini ve kendine has kokusunu hala hissederim.

FATMA HAMİYET OĞUZHAN: Geçmişe masalsı bir yolculuk. İşlerin komşu imecesiyle yapıldığı da olurdu.

MİNE ATAY: Ah o eski ahşap evler ve sarı tahtalı evler. Hepsi bir bir yok oldu.

SALİM BARBAROS: Abi, 60’lı yıllara gittim. Ne güzeldi o avlumuz.

EMİNE KAYA İNEÇLİ: Benim çocukluğum da öyle bir evde geçti. Annem çok tititzdi. Sık sık fırçalatırdı. Babam da kızardı. Sonra kalın muşamba yaptırdık da kurtulduk ama bu defa da sabah-akşam silme başlamıştı. Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun.

IŞIL GÖRKEM: Dilinize, emeğinize sağlık. Çocukluk günlerimizi hatırlattınız. Sağ olun.

GÜLER YARIZ: Kaleminize sağlık. Çok güzel paylaşımlar…tertemiz evlerde yeni dikien bayramlıklar giyilirdi. Komşuluklar muhteşemdi.

GÜLHİS SERİNTÜRK: Güzel anlatımınızla çocukluk ve bağ yaşantımıza götürdünüz. O zamanlar bağda kuyu vardı. Hortum, sarı musluk, hayal edilemeyecek kadar lüks idi. Annem kuyudan çektiği su ile çamaşır yıkar, suyu ziyan etmez, o su ile minik iskemleleri fırçalama işini bize verirdi. Herşeyin bir kıymeti, değeri, bereketi vardı.  Bağlarda dölleler, incirler, enva-ı çeşit erik ağaçları…  Kırmızı yapraklı olan şurup erikleri manzaralı olduğu için evin önüne dikilirdi.

HATİCE ALABUCAK: Tek kelimeyle eskiyi yaşattınız. Mazide kalan gençlik, çocukluk; kerpiç evler, beyaz barakalar, her taraf, hani derler ya, cıncık gibi tertemiz olurdu. Çekyatlar icad olmadan  her evin olmazsa olmazı divan-sedir tahtadan genelde, üç kare, dik duracak şekilde yastıklar… Bayramlarda en çok büyükler burada oturur, önlerinde masa, üstünde kolonya ve şeker. Yaşadığım ev böyleydi. Rahmetli babam da şimdinin 5 Lirası değerinde, o zamanın en küçük parası 100 liğralıkları günler öncesinden Merkez Bankasında bozdurarak çocuklara dağıtmak üere hazırlardı. Bayram namazından sonra gelen çocuklar bu paralarla sevindirilirdi.

YARIN: DAHA BİTMEDİ Kİ, SÜRDÜRECEĞİZ.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor