PAMUĞA EN BÜYÜK TOKATLAR DEVLETLE SENDİKADAN GELDİ

Bir zamanların “Beyaz Altın Ülkesi” olarak ve bütün dünya tarafından bilinen Adana’da 1970’lerin sonuna doğru ak altının sarardığı görülmüştü. Pamuğumuza ilk darbe Devletten geliyordu. 1960 İhtilalinden sonra Planlı Döneme geçildiğinde İhtilal güdümündeki yönetim “Boş ver, o keratalar fazlasıyla zengin” diyerek Adana’yı her türlü teşvikten mahrum bıraktı. Sonraki 5 yıllık kalkınma planlarında da aynı görüşle, bize acıyan olmadı. Sağımız, solumuz ve Kuzeyimiz “YETIRIM TEŞVİKLERİ, TURİZM TEŞVİĞİ, VERGİ İNDİRİMİ, GÜMRÜK İSTİSNASI, GERİCE YÖRE TEŞVİKLERİ, DÖVİZ TAHSİSİ…” gibi ciddi destekler alırken bize sadece yalanmak düşmekteydi. Öyle ki, tekstilde ihracat ok gibi fırlarken, Adanalı yatırımcılar sermayelerini Tokat’a, Kahramanmaraş’a, İnegöl’e ve Güneydoğu kentlerine yöneltmeye başladı.

Daha önce de belirtmiştim, Türkiye’nin en büyük iplik ihracatını gerçekleştiren koskoca Ceytaş Fabrikası birkaç yüz dolarlık parça için bile döviz alamıyordu. Yükte hafif, pahada ağır parçaları sık sık yurtdışına çıktığım için ben küçük miktarlarda alıp valizle getiriyordum. Hemen her gün bir TIR iplik işlemi yaptığımız Adana Gümrüğündeki memurlar tanıdığından sorun yaşamıyorduk.

ELLİ DOLARLA  4 HAFTA AVRUPA NASIL GEZİLİR?

Büyük ihracat yaptığımız için Devlet Ceytaş Fabrikasına bir yıl için pazarlama amaçlı 2.000 (YAZI İLE. YALNIZ İKİ BİN DOLARDIR) Dolar  tahsis yapıyordu. Sadece benim yıllık dış gezilerim en az 70 – 80 günü bulmaktaydı. Ceytaş gibi kurumu temsil ettiğimden günlüğü 100-120 Dolar’dan aşağı olmayan otellerde kalıyor,  bir o kadar da yemek

tren, taksi, teleks masrafım oluyordu. Kabaca, günük 200 Dolar diyebilirsiniz. Yılda yapar 16 bin dolar… Bizim paramızın tamamı 2 bin dolar… O paranın bir kısmını da Genel Müdür ve Genel Müdür Yardımcısı kullanıyordu. Yani, gıdım gıdım harcamamız zorunluydu.

50 DOLARLIK DAMGASI OLMAYANA ÇIKIŞ YOK!

O yıllarda Avrupa’ya vizesiz gidebiliyordum. Fakat Türkiye’den çıkış yapabilmek için Merkez Bankasından en az 50 Dolar almam zorunluydu. Her bir çıkışta, pasaportuma, bir sayfasının kaplayan damga vuruluyor, çıkış gümrüğünde de karşı sayfaya çıkış damgası indiriliyordu. Girişte, yine karşı sayfaya damga; gitti iki sayfa. Yani, pasaportumuzu eskiten damgalar kendi yetkililerimizden geliyordu.

Gelelim 50 Dolarla Avrupa’da o kadar gün nasıl yaşayabildiğime…

Her defasında yüz kadar iplik numunesi taşıyordum. Bobinler içine karaborsadan aldığım dolar veya markı sıkıştırıp öyle çıkıyordum yola. İtalyan temsilcimiz kolayını gösterdi; iç tarafı incecik fermuarlı kemer yaptırdım. Dövizleri katlayıp buraya istif ederek çıkarabiliyordum. Karşılğı Lirayı da harcırah olarak resmileştirebiliyorduk. ,

Daha sonra Alman temsilcimizle anlaştım; komisyonuna bizim için bir puan ekledim. Lazım oldukça oradan alıp harcamamız çok kolay olmuş, tedirginliğimiz sona ermişti.

Sıkıntı dövizden ibaret değildi. 1971 Askeri Darbesinin hesapsız-kitapsız uygulamalarıyla bastırılan öfke, bir süre sonra anarşik hareketlere  yol açarak patlamıştı. Aynı dönemlerde sağ-sol sendikalar arasında da bazen kanlı olaylara varan kapışmalar ortaya çıktı. Bu mücadelelerin Adana pamuğuna nasıl darbe vurduğunu da Pazartesi anlatacağız.

PAZARTESİNE: SENDİKA BAŞKANI “KAVGA ÇIKARMAZSAM SEÇMEZLER” DEDİ

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor