SEDAT PEKER

Sedat Peker, kamuoyunda yeraltı dünyası olarak  bilinir, ülkücü  mafya olarak tanınırdı.. Ama hiç bu kadar ön sıralarda yer almamıştı..

Son yıllarda adından sıkça bahsedilen, son günlerde gazete manşetlerinde yer alan, televizyonlarda haberlerin yanı sıra, tartışma programlarına da kadar gitti tartışmalar.. Eski bakan özür diliyor, mevcut bakan meydan okuyor, bir kısır döngüdür gidiyor, her iki güne bir de Sedat Peker video kasetle meydan okuyor.

Öyle ki, durum kasetlerle mesaja kadar gitti, HODRİ MEYDAN programı akışına dönüştü..

Sedat Peker, video kasetlerle yaptığı açıklamalarda öyle iddialar ortaya atıyor ki, kafalarda bir çok sorular oluşmaya başladı..

İddialar içinde gasp var, cinayet var, suçlanan eski -yeni, İçişleri, Adalet Bakanları var.. Hatta mevcut İçişleri Bakanı var.. Bitmedi, zor kullanılarak ele geçirilen gayrı menkuller var.. Yetmedi, bitmedi, uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı var, cinayet var  iddialar arasında..

 İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile ilgili şok edici iddialar ortaya atıyor Sedat Peker.. Eski İçişleri ve Adalet Bakanı olan Mehmet Ağar ile de akla gelmeyecek iddialarda bulunuyor Peker..

Türkiye hiçbir zaman böyle bir durumla karşılaşmamıştı..

50 yılı aşkın gazetecilik yapıyoruz, böyle bir durumla hiç karşılaşmadık.

Selçuk Özdağ, Sedat Peker’in KRAL ÇIPLAK dediğini, Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya KRAL ÇIPLAK mesajını gönderdiğini söyledi.. Yetmedi, TBMM’de siyaset-mafya ilişkilerini araştıran bir soruşturma komisyonu kurulmasını istedi..

Hukukçu Salim Şen, mevcut İçişleri Bakanı, mevcut yargı organı üyelerinin değiştirilmesi ve bu iddiaların yeni yargıç ve savcılarla araştırılması gerektiğini söyledi.

Yani olaylar zincirinin mevcut görevli yargıç ve savcıların, mevcut İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun görevden alınması, tarafsızlarla soruşturmanın sürdürülmesi gerektiği özellikle dile getiriliyor.. 

İtalya’da TEMİZ ELLER operasyonunun savcısı Antonio Di Pietro’nin bir ajansa verdiği röportajda şöyle diyor;

SORU; Verdiği tepkiler bakımından Türk hükümeti ile Italyan hükümeti arasında benzerlikler var mı? Bu kapsamda Türk yargısı ne tür sonuçlara katlanmak zorunda kalabilir?
 CEVAP; Yargıç ve savcıların suçlanmaya başlaması, izole edilmesi, hakarete uğraması, soruşturmanın siyasi nedenlerden dolayı yapıldığının ileri sürülmesi, Türkiye’de olanların ABD’nin gizli ajanları tarafından yönetildiğinin söylenmesine kadar… Bana da tüm bu suçlamalarda bulundular. Yargının bağımsızlığı demokratik bir ülkenin olmazsa olmazıdır. İktidarda olanların kendini savunma hakkı vardır elbette; ama bu savunma yasaya uygun hareket edildiğini göstererek olmalıdır, yasaya uyulması gerektiğini söyleyenleri suçlayarak değil. Ben bu yüzden vazifesini yapmaya çalışan Türk yargısının yanındayım. Türkiye’de şu an gerçekleşen başka bir sistem ile demokrasiye bir darbe riski var, o da bilgiyi tıkamaktır.
SORU -Basına yönelik de baskı var mıydı?
CEVAP;İtalya’da Temiz Eller Soruşturması’nın başlarında kamuoyunda daha iyi bir ülke umudu doğmuştu. Olaylar hakkında bilgilendirmesi gereken bağımsız gazeteciler izole edildi, engellendi, suçlandı, cezalandırıldı ve sansürlendi. Ve Türkiye’de de birçok gazeteci dövüldü, hapishaneye atıldı, bugün bile yakalanan (kovuşturulan) gazeteciler mevcut.
İtalya’da Türkiye’dekine benzer bir bilgilendirmeyen basın sistemi var; öyle ki güç için bilgilendirme yapılıyor. Görevini yapanları suçluyor, yargı görevini siyasi bir çatışmaya atıyor. Böylelikle Türk kamuoyu da hakikatin nerede olduğuna dair bir şüpheyle parçalanıyor. Görevini yapan hâkim ile gücü elinde olanı aynı kefeye koyuyor. İtalya’da olduğu gibi bekçi ile hırsız arasındaki uygun ve gerekli savaşı, rakip taraflar arasında bir savaşa dönüştürüyor. Sonucunda yargı zarar görüyor, kamuoyunun güvenini kaybediyor. Şu anki Türk hükümetinin de yaptığı aynen budur.
SORU;Yargıçlar açısından meseleye bakılırsa…
CEVAP;Bana göre Türk yargısı İtalyan yargısının aynası gibi. İtalya’da sisler olduğu gibi Türkiye’de de olacak. Temiz Eller Operasyonu’nun öyle savcıları oldu ki, kendini öne koyarak -gördüğünüz gibi- sonuçlarına katlandı. Ve Türkiye’de de görevini yaptığı için yalnızlaştırılmış, engellenmiş savcılar var. Ve şimdi de bir kanun tasarısı onu yürütme organına bağımlı hâle getirmek istiyor. Sanki kontrol edilen kontrol edeni seçiyor ve atıyor gibi.
SORU;Birçok polis de görevlerinden alınarak başka şehirlere ve görevlere tayin edildi. Bu yer değiştirmeler soruşturmalara ne derece etki eder?
CEVAP;Problemi iki yönüyle ele almak isterim. İlk yönüyle kamuoyuna, basına ve Türkiye’deki hukuk devletine bir şikâyette bulunmak isterim. Olayları, dokümanları, belgeleri bilenleri başka yere göndermekten, soruşturmadan çekmekten, görevden almaktan daha kötü bir şey yok. Kamuya karşı olan suçlar farklıdır, soygun, cinayet gibi bireye karşı işlenen suçtan bahsetmiyoruz. Bir cinayette ceset, soygunda zorlanmış kasa vardır. Kamuya karşı işlenen bir suçta bütün belgeler resmiyette düzgündür; ihale var, ihalenin ödemesi, kamu görevlisinin tutanağı… Sadece yazılı olmayan nedenlerden dolayı o belgelerin hazırlandığını bilmek olayı ortaya çıkarabilir. Yani sadece soruşturmayı başından beri takip eden kişi derin bir bilgiye sahip olur.
SORU;Temiz Eller Operasyonu’nun kapsamı da epey genişti sanırım…
CEVAP; Temiz Eller, 3 milyon sayfalık soruşturmadan oluşmaktaydı. ‘Türk Di Pietrosu’nu (savcıları kastediyor) değiştirmek veya bir emniyet mensubunu değiştirmek trafik polisini bir kavşaktan diğerine göndermek gibi değildir. 3 milyon sayfa metinden habersiz olan birisini başa koymak demektir o. Onca sayfayı o oluşturmadı, neden bahsettiğini bilmiyor. Bu yer değiştirmeler soruşturmaya müthiş zarar veriyor. Soruşturmaları durdurmak, engellemek, soruşturmaların önüne geçmek amacıyla yapılıyor ki, olaylar gün yüzüne çıkmasın. Yasal ve teknik yönden yer değiştirmeleri, atamaları emredenler yüksek suçlu zihinlerdir.
İkinci yönü ise, aslında İtalya’da da kısmen mevcut olan parlamentoda yaptığım ve Türkiye’de olmasını temenni ettiğim, adli polis teşkilatının direkt savcıya bağlı olması teklifi. Hukuk devletinde polisler iki gruba ayrılmalı: İçişleri bakanlığına bağlı önleyici polis ve suçla savaşan bastırıcı polis.
Bu ikinci kısım içişleri bakanlığına bağlı olmamalı, cumhuriyet savcılığına bağlı olmalı. Sadece yargıyla işbirliği yapan adli polisin yürütmeden bağımsızlığı sayesinde şeffaf ve bağımsız bir soruşturma garantisi verilebilir. Yoksa Türkiye’deki gibi en son kısıtlayıcı emirler polisler tarafından yerine getirilmez.
SORU;”YARGI, YÜRÜTMEYE ÖNCEDEN HABER VEREMEZ”
-Bir savcı veya emniyet müdürü bakan veya önemli mevkideki bir bürokratın yolsuzluk yaptığına dair deliller elde ettiğinde bunu başbakana, bakanlara bildirmekle görevli midir?
CEVAP;Demokratik bir devletin hukuk devleti olabilmesi için Montesquieu’nun öğrettiği güçler ayrılığının net ve açık olması gerekmektedir. Eğer üç güçten biri yargıysa, bir suç duyurusunda bulunulduğu vakit bunun olup olmadığını denetleme görevini yürütme organının yapmaması gerekiyor. Yani tanım gereği, yargıçlar ya da onların yardımcıları tarafından yürütme organının uyarılması veya önceden haberdar edilmesi hukuk devletine göre bir anlamsızlık ifade eder. Çünkü o soruşturmalar basit bir soyguna bakabileceği gibi kamu idaresine karşı işlenmiş suç da teşkil edebilir ki, bu da yönetim organını ilgilendiriyor.
Bu yüzden suç teşkil eden olaylar yargı organına duyurulmalıdır. Ta ki, bu otorite -delil kirliliğini engellemek ya da yargıçların resmî eylemleri ihmal etmemesi için- yürütme organına hangi bildirgelerde bulunulması gerektiğini değerlendirebilsin. Yargı organlarının soruşturmaları herkese karşı, mesleği ne olursa olsun, yapabilme yetkilerinin olması lazım.
-SORU;Yargı otoritesinin siyaset adamlarına karşı soruşturmayı başlatmak ve onları yargılamak için hangi yetkileri mevcuttur?
CEVAP;Siyaset mensubu olmak, kanun dışı olmak demek değildir. Hiç şüphe yok ki, kamu yararı için, adli yetkililerin kesinlikle siyasi bir hedeflerinin olmaması, o ya da bu bakana, siyaset mensubuna karşı bir tavır içinde olmaması gerekir. Bu yüzden İtalya’da, Temiz Eller Operasyonu’ndan sonra bir yenilik başlatıldı. Daha önce, bir bakanı soruşturmak için parlamentonun izni gerekmekteydi. Hükümet parlamenter bir çoğunluğa dayandığı için izin hiç çıkmıyordu. Izinsiz soruşturma başlatılamayınca delil bulunamazdı. Peki, savcının soruşturma yetkisi yoksa somut deliller nasıl elde edilecek? Yani kendi kuyruğunu ısıran bir köpek gibi…
SORU;Siz yürüttüğünüz soruşturmada ne tür deliller bulmuştunuz?
Temiz Eller Operasyonu’nda, çok özel bir araştırma tekniğiyle yadsınamaz deliller bulup bu engeli aşabildik. Para dolu kutular bulundu, suçunu itiraf eden suç ortaklarına ulaşıldı. Polis ve hırsız arasında süren ebedî mücadelede hırsız önce kaçtığı için yener; ama bazen bekçi daha hızlı koşar çünkü delil bulabilir. Temiz Eller’den sonra, Cernobio’daki meşhur tartışmada bizim önerimiz üzerine bulunan çözüm şu şekildeydi. Hükümet mensubunu yargılamak için bunun siyasi nedenlerden olmadığına dair gerçek bir denetim gerekmektedir. Ancak bu denetim parlamento ya da hükümet tarafından yapılmamalı, tam aksine yargı organı tarafından yapılmalı ki bunun adı da Bakanlar Mahkemesi’dir. Temiz Eller sonrası Bakanlar Mahkemesi’nin hâkimlerden oluşması kararlaştırıldı, görevleri ise hükümet mensubunun o suçu işleyip işlemediğini araştırmak olarak belirlendi. Böylelikle denetimin parlamento ve hükümet üyelerinin birbirlerinin ellerini yıkadıkları kurum içinde değil, tarafsız bir organ olan yargı tarafından yapılır hâle gelmesi sağlandı.
Umut ederim ki Türkiye’de de hükümet mensuplarının soruşturulabilmesi ve soruşturmanın siyasi değil sırf adli amaç güttüğünü denetleme görevi sadece HSYK tarafından atanan yargı kurumlarından oluşan ‘Bakanlar Mahkemesi’nce yapılır. Bu bağlamda HSYK’nın yargının özyönetim iç organı olarak kalmasını temenni ediyorum.
SORU;Türkiye’deki tartışmalarda İtalya’da HSYK’yı parlamentonun seçtiği yönünde konuşmalar yapılıyor. Bu yolsuzluk soruşturmalarının gündemde olduğu bir süreçte HSYK’nın yapısını ve yetkilerini değiştirmek ne kadar sağlıklı olur?
CEVAP;Dıştan bir izleyici olarak Türk hükümetini ya da bürokrat ve iş adamlarını kapsayan yasal işlemleri okuyabildiğim kadarıyla maalesef soruşturma hasar görmüş durumda. Bunun sebebi şimdiden siyaset ve yargı arasında bir çatışmadan bahsedilmesi ve böylelikle bizim ülkemizde olduğu gibi kamuoyunun dikkatinin tamamen başka yöne çevrilmesi. (DEVAMI YARIN)

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor