SHP’NİN KİMLİĞİ TARTIŞMASI

“Demoratik, üretken yeni bir Türkiye için temel ilkeler” başlığı altında hazırlanan ÖNSÖZ üzerinde ciddi tartışma noktalarından biri, SHP’nin çoğulcu toplumun savunucusu olması gerektiğini vurgulayan bölümüydü.

Merkeziyetçi ve bürokratik bir devlet solculuğuna ya da tepeden inmeci militarist akımlara özgü, halka tepeden bakan, ideolojiden kaçan, seçkinci olan, kendini halkın yerine koyup karar verme özlemleri taşıyan anlayışlara kesinlikle karşıyız.

Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, sivil toplum örgütlerinin yönetime etken olması, demokratik devlet anlayışının temelidir.

Bu bağlamda sosyal demokrasi her şeyden önce halka inanan ve güvenen çoğulcu toplumun ideolojisidir. ÖNSÖZ’ün bu bölümünü en sert tepkiyi Baykal’cılardan Atilla Sav görüyordu.

Sav, ÖNSÖZÜ genelde demokratik alışkanlıklara aykırı olarak tanımladıktan sonra ayrıca yerel yönetimlerin güçlenidrilmesi ilkesi ile ÜNİTER DEVLET’e zarar verici olarak değerlendiriyordu.

ÖNSÖZ’ün “Özgürlüklerin bütününe sahip çıkıyoruz” ara başlığı altındaki bölümü de yine Baykalcıların sert eleştirilerine neden oluyordu.

Sosyal demokrasinin özgün kimliğini oluşturan ve onu başka sol anlayışlardan farklı kılan özelliği, siyasal, örgütsel, sendikal, bireysel ve dinsel özgürlüklerin bütününe sahip çıkmasıdır, özgürlükler arasında ayrım yapmayışıdır.

Özgürlüklerin sınırı Türkiye’nin bağımsızlığı ve bütünlüğüdür. Ana muhalefet partisinde HİZİPÇİLİĞE tepki olarak hiçbir grup ismi almadan bir araya gelen ve kendilerini İLKELİ BİRLİK ETRAFINDA TOPLANAN GRUP olarak tanımlayan MKYK üyeleri tarafından savunulan bu görüşe Baykalcılar’dan Nail Gürman şöyle karşı çıkıyordu:

“Özgürlüklerin örgütsel kullanımında ne amaçlanıyor? Düşünce özgürlüğünü özgürlük düşmanlarına mı tanıyacaksınız? Siz önce CHP’yi kabul edip etmediğinizi açıkça ortaya koyun. Siz CHP’yi reddediyorsunuz.”

Aydın Güven Gürkan ise, ÖNSÖZ’ün özellikle giriş kısmına itiraz ediyordu. “Türkiye yeniden emperyalizmin kıskacına girmiştir” şeklinde bir ifade kullanmanın, “Batıyı bütünüyle emperyalist göstermek olacağını” vurgulayan Gürkan, “Batı demokrasilerinde benimsiyeceğimiz kurumlar ve değerler de yer almaktadır. Böyle bir genellemeye gidilmese iyi olur” diyordu.

ÖNSÖZÜ hayırlayanlar tarafından kabul gören tek eleştiri de Aydın Güven Gürkan’ın kiydi.

Baykalcıların kimisine göre “SOL BİR ŞOV kimisine göre SOSYALİST ve KOMÜNİST ilkelere göre hazırlanmış bir metin” olan ve “İmzasını atan MKYK üyeleri tarafından da İLKELİN BİRLİĞİN İLKELERİ” olarak sunulan ÖNSÖZ de Baykalcılar tarafından itiraz gören bir diğer noktada SHP EMEĞİN KİTLE PARTİSİDİR ifadesiydi.

Baykalcılar bu ifadeye “Zaten karışık olan zihinleri daha da bulandıracağı” gerekçesiyle karşı çıkıyorlardı.

CHP kitle partisidir. Emeğin partisi ise sınıf partisi demektir. SHP’nin emeğe önem vermesi onu bir sınıf partisi gibi gösterme hakkını kimseye vermez. Bu belge solculuğun değil, hizpçiliğin belgesidir.

İNÖNÜ-BAYKAL ARASINDA LİDERİLK ÇEKİŞMESİ

SHP MKYK’sında program görüşmeleri olaylı bir toplantıyla kapanırken, partideki taraflar bu kez de bir TÜZÜK taslağı hazırlığı içindeydiler. İLKELİ BİRLİKÇİLER hazırlanan tüzük taslağı önerisinin şimdilik kesinlik kazanan iki maddesi ise, Merkez Yönetim Kurulu’nun ve milletvekili adaylarının seçimine ilişkin olanlardı.

Baykalcılar tarafından “Kurultay tarafından seçilen MKYK içinde en fazla oyu alan üyelerin MYK’yı oluşturması” savunulurken ÖNSÖZCÜKLER, kurultay tarafından seçilerek “MKYK’nın kendi içinden en fazla 15 kişilik bir yönetim kurulu seçmesi” görüşünü savunacaklardı.

Bu modele Baykalcılar  tarafından YASAL ENGEL VAR diye karşı çıkılması da partiyi “Yasal engellere sığınarak 12 Eylül mantığının çizdiği çerçeveye sıkıştırmak yanlıştır” diye eleştiriyordu.

ÖNSÖZCÜLERİN, “Üye yazımını özendirici ve milletvekili seçimlerinde alınan oya ağırlık tanıyan milletvekili adaylarının seçimine ilişkin sistemi” de şöyleydi:

Her seçim bölgesine üye sayısının üçte biri kadar delege seçilecekti. Ancak bu delegelerin mahallelere dağılımı o bölgede milletvekili seçimlerinde alınan oya göre saptanacaktı.

Genel Başkan İnönü de, her zamanki gibi TARAFSIZ kalmayı yeğliyordu. Ancak İNÖNÜ, MKYK gündemine sunulan ÖNSÖZ konusunda, ÇOK YARARLI OLDUĞUNU belirtmekle birlikte, GÜRKAN-AKYOL ile aynı noktada birleşiyordu.

ÖNSÖZ oylanmıyacak ve genel başkan tarafından yeni bir ÖNSÖZ yapılacaktı. İnönü’nün bu tutumu siyasi çevrelerce ATİLLA SAV-TÜRKAN AKYOL gibi parlak isimlerle politika yapma isteği olarak değerlendiriliyor.

Ancak, yorumlara göre İNÖNÜ, BAYKAL’dan yana politika yapan bu yıldızları, kendisinden yana politika yapar görmeyi düşünüyordu. SHP içinde, İNÖNÜ-BAYKAL eksenil mücadele pinpon topu gibi gidip gelmelerle devam etti.

Kurultaylar, erken kurultaylarda İNÖNÜ genel başkan seçiliyor, parti grubuna DENİZ BAYKAL hakim oluyor. Sonuçta da Baykal genel sekreter seçiliyor.

Üçüncü önemli nokta, SHP içindeki İNÖNÜ-BAYKAL çekişmemsi, İNÖNÜ ve çevresinin SOSYAL DEMOKRASİ anlayışla, BAYKAL ve çevresinin CHP’nin devletçi, otoriter kemalist çizgisinin kavgasıydı.

Kırılma noktası, Haziran 1989’da SHP sosyalist enternasyonalle tam üye oldu. Kasım 1989’da Paris’te düzenlenen KÜRT ULUSAL KİMİLĞİ ve İNSAN HAKLARI konulu bir konferansa parti yönetiminden izinsiz katıldıkları gerekçesiyle 7 SHP milletvekili partiden istifa etti.

FEHMİ IŞIKLAR’ın başkanlığında 1990 yılında Halkın Emek Partisi (HEP) kuruldu. Ekim 1991’de yapılan erken genel seçimlerde SHP, seçimlere katılmayan HEP adaylarına kürt illerin listelerinde yer verdi.

Bu destek sayesinde SHP’nin oyları Güneydoğu’da %34’e yükseldi, ama Türkiye genelinde oyun %20.75’de kalması parti içinde Baykal yönetimindeki yeni sol grubun eleştirilerini yükseltti.

Seçimlerden sonra TBMM açılışında Kürt kökenli milletvekillerinin Kürtçe yemin etmesi ortalığı karıştırdı.

20 Mart 1992’de NEVROZ BAYRAMI’nda çıkan olaylar sonucunda SHP içindeki HEP kökenliler partiden istifa ettiler.

1991 genel seçimleri öncesinde İNÖNÜ daha önce SHP milletvekili olan Fehmi Işıklar ve Ahmet Türk’ün de içinde olduğu HEP’le seçim ittifakı yaptı.

Bu ittifak sonucunda içlerinde Hatip Dicle, Leyla Zana, Zübeyir Aydar, Orhan Doğan, Selim Sadak gibi isimlerin yer aldığı Kürt kökenli milletvekilleir TBMM’ne girdi.

İnönü bu ittifakı BARIŞ PROJESİ olarak ileri sürmüştü. Leyla Zana, meclis kürsüsünden Kürtçe yemin edince ortalık karıştı. Zana ve Dicle partiden istifa ettirildiler. Daha sonra da diğer HEP kökenli diğer milletvekilleri partiden koptular.

Bir süre sonra da İnönü’nün karşı çıkmasına rağmen dokunulmazlıkları kaldırılarak, terör örgütüne yardım ve yataklık suçlamasıyla tutuklandılar.

HEP’li milletvekillerinin bir kısmı ise yurtdışına çıktı. Siyasi rakipleri faturayı Erdal İnönü’ye çıkardılar.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor