URASA’YA DEVAM

“Nazar Kılmak”, bakmak, incelemek, göz gezdirmek demektir. Öncei yazımızda Nazar’a nazar kılmış ve yaygın anlamıyla, bakıitaki yıkıcı, zarar verici enerjiye değinmiştik. Ardından da,nazara karşı önlemlerden örneklere değinip gerisini bugüne bırakmıştık. Eski zamanlara dayanan inançlar kapsamında değerlendrime yaptığımızı her ihtimale karşı yazalım da öyle girelim konuya; ne oluuur, ne olmaz…

Bildiğimiz en keskin nazar önleme yolu, tütsülemektir. Tabanı kalınca kül tabakası ile doldurulmuş kaba birkaç köz koyup üzerine de tüttürülecek maddeyi attınız mı kurtardınız. Bundan sonrası, çıkan dumanı oda oda dolaştırmak ya da nazar değmesinden korkulan kişi veya mala yaklaştırıp duman yoğunluğuyla etkilemekten ibaret. En çok kullanılan tütsülük, günlük ya da buhur denilen reçine. Bunu, üzerlik denilen bitki takip eder. Orta Anadolu ile başta Van ve çevresi olmak üzere Doğu Anadolu’da kendiliğinde yetişir. Nazar etkilemişse, buhur ve üzerlik yetmeyebilir; o zaman, yılan gömleği, tosbağa kabuğu gibi etkin maddeleri de karıştırmak gerekir.

KURŞUN DÖKME

Dünyalar güzeli gelin, kocaya vardıktan bir süre sonra sararıp solarak yatağa düşmüşse kesin nazar değmiştir. Ya da hareketli ve marifetli bir çocuk aniden durgunlaşıp hastalanmışsa, hiç başka olasılık yok, nazar değmiştir.  Derhal kurşun döktürmek gerek.Rastgele insanlar kurşun dökemez. Keramet sahibi birinden el alıp öğrenmiş olanlar ancak becerebilir. Mesela ben küçükken, her nedense kurşunluk olmuştum, Doğu illerinden birinden gelip halamlarda senelerce kiracı olan Çiçek Abla çağrıldı. Bir kalbura küçük tabak içinde tuz, soyulmamış soğan ve ortasına da su dolu kap konduğu aklımda. Kurşun parçaları bir kepçede eritildi. Üstüme örtü örtüldü. Çiçek abla erimiş kurşunu “Bismillah, el benim elim değil Ayşe-Fatma anamızın eli” diyerek erimiş kurşunu kalburdaki suya boşaltıverdi.

Örtüyü kaldırdıklarında Çiçek Abla acaip şekillerde katılaşmış kurşun parçalarından birini alıp gözlerini açarak yüksk sesle, “Abbovvv!…” dedi ve o parçayı etrafımda merakla bekleşen büyüklerime göstererek “Göze bakın göze… Gözüçıkasıca nasıl da nazar etmiş” dedikten sonra diğer parçalarla da bir şeyler söyledi. Kurşunlu sudan alnıma, ellerime ve ayaklarıma sürdü. O anda, bende ne göz kaldı ne nazar; hatta senelerce uzaklaştı mezar…

SARILIK TEDAVİSİ

Okurlarımızdan da çeşitli yansımalar aldık. Neriman Gökcan Ulugay yazmış: “Hocam…Gözünün beyazı sararan kişilerin urasası çok komik. Gerçek olabilir mi bilmem ama , sessizce yanına yaklaşıp haber vermeden birden yüzüne tükürülerek bir de okkalı tokat atılırdı. Geçer miydi bilmem ama, ben bu yüzden olayı uygulayanın bir güzel dayak yediğine şahidim vesselam. Devamını merakla bekliyoruz.”

Yine okurlarımızdan Temel Çürük bir anısını yazmış: “Evet urasa deyimini biliyorum. Bir tas su içine birkaç çivi koyup suyunu içirdiklerini hatırlıyorum.”

Hamaylıları, muskaları ve daha nice tedavi uygulamalarını da urasa başlığı altında topladıklarını biliyoruz. Öyle ise, Çarşambaya yeniden bu konuyu sürdürelim. Mesela temre tedavisini anlatabilirim; gördüm çünkü.

Daha nal var, nal… Onu da ifade etmek gerek. Hele hele “Darısı bulaşsın”deyimine değinmemek hiç olmaz

Çarşambaya kadar sağlıcakla kalın, nazarsız kalın.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor