VAY! HOŞ GELMİŞSİN DİOKSİN SEFALAR GETİRMİŞSİN FURAN

BÖLÜM İKİ

Biz Türkler pek çok zehir türüne şerbetliyiz. Oniki yıl öncesine dek Sofulu çöplüğü kendiliğinden yanarken, atılmış plastikler de yanıp Dioksin ve Furan dedikleri dehşetli zehir demetlerini atmosfere salıyorlardı. Özellikle, pek çok ambalaj malzemesinde yer alan polivinilklorürür, yani PVC, bu gazlar için esaslı kaynak olmaktaydı. Allah’tan, çöpten nafaka toplayanlar plastik, metal, cam ve kağıtları seçerek geri dönüşümcülere sattığı için miktar o kadar fazla değildi. Bir bakıma yavaş yavaş zehirlenerek şerbetlenmekteydik sanki… 12 yıl önce, naçizane yönetim koordinatörlüğünü yaptığım ve Japonya JICA (Japonya Uluslar Arası İşbirliği Ajansı) tarafından finanse edilen ve uygulanan çözümlerle serbest yangına tamamen son verildi.

60 KİLOMETRE YARI ÇAP ALANI UNUTUN

Japonlara atık sızıntısına karşı doğal çözüm sayılacak bir düşüncemi önerdiğimde, tesadüfen bu alanda yepyeni bir uygulamayı ortaya attığımı bilmiyordum. Japonya’ya davet edildim. 26 günde 6 bin kilometre yol yaparak Osaka’dan Kuzey’deki Hokkaido’ya kadar pek çok tesis gezdim. Dönüşümden bir gün önce elime İngilizce OSAKA TIMES Gazetesi geçti. Birinci sayfada, “Türk Şarkıcı Öldü” başlıklı haber vardı. Rahmetli Barış Manço’nun vefatı haberleştirilmişti. Öyle olunca gazeteyi bırakmadım. Memleketten başka haber olabilir ümidiyle sayfa sayfa incelerken ALARM başlıklı habere eğildim. Özetle şöyle diyordu; “Osaka’nın falan semtindeki atık yakma tesisinde kontrol dışı ısı dalgalanmasından dolayı atmosfere yayılma olasılığına karşı 60 kilometre yarıçaplı  daire içindeki bitkisel ve hayvansal ürünleri yemeyin, içmeyin…”

ÇÜNKÜ BU İKİ ZEHİR YOK OLMAYI BİLMEZ

Dioksin eskiden yüksek etkiye sahip zehirli gaz olarak tarif edilirdi. Sonradan anlaşıldı ki bir tür gaz değil, her biri diğerinden daha dehşetli gazlardan oluşan demetmiş. Furan da öyle… Her iki muhteşem zehir kaynağının ortak niteliklerini en kısa ve en kestirme anlatmaya çalışsam da uzun süreceği için bilimsel bir makaleye başvurdum. Saygıdeğer okurlarım çok ayrıntılı ve bir o kadar ürkütücü bilimsel makaleyi www.sciencedirect.com adresinden okuyabilir. Ben buraya özetiden özetler çıkarmakla yetineceğim.Buyurunuz, birlikte tercüme edelim… Başlık: Plastik atıklardan kaynaklanan zehirli kirleticiler.

“Özet:

Plastik atıkların açık alanlarda yakılması hava kirliliğinin ana kaynağıdır. Çoğu zaman, içinde yüzde 12 plastik bulunan kentsel katı atıklar yakılarak Dioksinler, Furanlar, civa gibi zehirli gazların atmosfere salınmasına yol açılmaktadır. Bu zahirler bitki, insan, hayvan ve çevre sağlığı için tehdit oluşturmaktadır. Bunlardan polistrin (köpük) özellikle merkezi sinir sistemi için zararlıdır. Bitkilere ve su yollarına yerleşen dioksinler yiyeceklerimize sirayet ederek sonunda vücudumuza ulaşırlar. Bunlar kansere,kalp rahatsızlıklarına ve sinir sisteminde arızalara yol açtığı gibi nefes alma zorluğu gibi ciddi sorunlara neden olur. (…) Bu zehirler yakıldıkları yerden çok uzaklara da gidebilmekte ve zarar alanlarını genişletebilmektedir. Üstelik kalıcıdır. Dolayısıyla, çevreci ve bilim adamlarının daha temiz bir gelecek için derhal harekete geçip gerekli adımları atması çok önemlidir…” 

BİZDE RAHATÇA HEM SAF PLASTİK YAKILDI

 Gazeteniz BÖLGE aylar önce Yüreğir kırsalında yakılan ve savrulan plastik atıklar için dikkat çekmişti. Karataş’a gidip gelirken ben de plastik kütlelerin nasıl yakılmakta olduğunu görüp beynimden vurulmuşa dönmüştüm ve konuyu köşemde dile getirmiştim.

Plastik atıklar asla rastgele yakılamaz; hiçbir zaman da yakılmamalıdır. Doğaya da bırakılmamalıdır. Yani, tek gram bile ithal edilmemeli, kendi atıklarımızla yetinilmelidir…

YARIN: KEŞKE ZARAR BU KADARLA KALSA

BAŞKAN KARALAR DERTLİ: Büyükşehir Şehremini Zeydan Karalar’la konuyu şöyle bir görüştük. Başkan dertli ve dertlenmekte haklı. Diyor ki, “Sorumluluğu bizde değil, kontrol yetkimiz de yok, ceza verme yetkimiz de… Buna rağmen ben elimden geleni yaparak her şeyden önce kamuoyu oluşturmaya çalışıyorum. Rastgele atılmış plastiklerden de çok miktar toplattım. Maalesef belediye olarak elimden daha fazlası gelmiyor. Ümidim, kamuoyunun tepkisi ile asıl yetkililerin soruna kalıcı çözüm getirmesinde” dedi. Başkan karalar birkaç gün önce de Bloomberg televizyonundaki canlı bağlantıda benzer ifadelerde bulunmuş ve geri dönüşümde kulloanılmayan plastiklerin bertarafı ile ilgili endişelerini dile getirmişti.

ÜÇ YILDA YARIM MİLYON TONU AŞMIŞ; Dünyanın en büyük ve en organize, hem de en güçlü çevre kuruluşu olan Green Peace (Yeşik Barış) İngiltere’den takibe aldığı plastik atıkların izini sürerek gele gele Adana’ya ulaştı. Alan çalışmalarında içler acısı bulgulara ulaştı. Atıklar sadece İngiltere’den değil, diğer Avrupa ülkelerinden de gelmişti. Sadece İngiltere’nin 3 yıllık sabıkası 481 bin ton olduğuna göre, Adana, en az yarım milyon tonun üstünde yaşamsal tehlikeyi kucaklamış demekti.

KEL ALİ’NİN BAĞI GİBİ: Yüzbinlerce ton plastik atık doğaya serbestçe bırakılırken, bazı kümeler de pervasızca mı diyelim, cahilce mi diyelim, yoksa ihanetle mi diyelim, bilemem; böyle yakılarak havamızı, suyumuzu ve toprağımızı zehirliyordu. Yazıda da belirtildiği üzere bu zehirlerin son durağı bizlerin vücuduydu. Öyle ki, Adana, isteyenin istediğini serbestçöe yapabildiği bir yer olmuştu adeta. Geleneksel söylemle ifade etmek gereirse, koca kent Kel Ali’nin Bağı gibiydi…

ATIK HALİNE GELEN TOPRAK: Green Peace uzmanlarına göre Adana’nın milenyumlar boyunca bereketi ile tanınmış toprakları atık haline gelmiş, yani çöp olmuş. Peki biz çöp haline gelen toprağımızı nasıl ve nereye atacağız, bilen var mı? En rahatsız edici tarafı da, Çin’in, Vietnam’ın ve diğer bazı fakir-fukara Uzakdoğu ülkelerinin zararlı ve tehlikeli olduğu için ithalatını yasakladığı plastik atıkların, uzaya çıkmayı hedefleyen ülkemize yüz binlerce tonluk partiler halinde RAHATLIKLA getirilmiş olması. Daha da rahatsız edici yanı var; ithalat devam ediyor, biliyor musunuz…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor