ATATÜRK ADANA SÖYLEVİNDE “ÖZGÜRLÜK KUTSALDIR” DEDİ

Saygıdeğer okurlar;

Gazi Mustafa Kemal’in Altıncı Adana Gezisi belki de 9 gezinin en önemlisiydi. İlk bölümde de belirttiğimiz gibi, Dünya’yı saran ekonomik bunalımı fırsat bilen bazı zengin ve açıkgözler, kişisel çıkar peşinde olmuşlar ve haksız kazanç peşine düşmüşlerdi. Paşa, Adana’da iki gün boyunca çok yönlü araştırmalar yaparak bu gerçeği ortaya çıkarmıştı. Döneceği gün Türk Ocağı’nda önemli ve bir saat kadar süren konuşma yaptı. Manifesto niteliğindeki söylevi Anadolu Ajansı tarafından ülkenin her yanına yayıldı. Gazeteler sürmanşet olarak verdiler. Söylevi Gazi’nin ağzından çıktığı gibi ve yer yer sözcük açıklamalarıyla yayımlamayı sürdürüyoruz.

Arkadaşlar,

Bu gibi insanların, ki derhal hükmedebiliriz, vatanla, milletle vicdanî ve hissî (duygusal) bir alâkaları yoktur.  Kendi muzmerratını setretmek (gerçekleri gizlemek) için daima ortaya attıkları bir mukaddes (kutsal) kelime vardır: Hürriyet!.. Vatandaşlar bilmelidir ki vicdanî ve fikrî hürriyet vardır. Fakat nihayet bunlar namahdut (sınırsız) değildir. Ferdi (kişisel) hürriyet karşısında fertlerin heyet-i umumisinin (tüm kişilerin) kurduğu, dayandığı bir devlet vardır. Devletin de iradesi, hâkimiyeti vardır.

Fertlerin hürriyetini mahfuz tutmakla mükellef (korumakla sorumlu) olan insanların diğer taraftan devletin de irade ve hâkimiyetinin mefluç (felce uğramış) bir hale gelmemesine çok dikkat etmeleri lâzımdır.

KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜ DEVLET İLİŞKİSİ

Fertlerin hürriyeti devletin hâkimiyet ve iradesinin mahfuziyetine vabestedir (korunmasına bağlıdır) Devlet iradesi mefluç olursa fertlerin hürriyetini muhafaza edecek hiçbir kuvvet ve vasıta kalmaz. Binaenaleyh (bu nedenle) hürriyeti yalnız bir taraflı değil, her iki taraftan düşünmek lâzımdır.

Arkadaşlar,

Ferdî hürriyetler mukaddestir (kutsaldır). Bunların mahfuziyeti (korunması) için daima çalışılır. Fakat bu mesaide (çalışma sürecinde) devletin kuvveti, otoritesi hiç sayılırsa, farz-ı muhal olarak (varsayalım)  belki bu hiçe indirilebilir, ancak bu takdirde bu gibi insanların nihayet behemahal (mutlaka) başka bir devletin otoritesi altına girmek zilletine (alçalma) düşeceklerini, yabancı bir devletin otoritesinin esaret zincirlerini kendi elleriyle boyunlarına takmağa mecbur olacaklarını hatırdan çıkarmamak lâzımdır. Vatandaş olan fertler kendi hürriyetlerinin bir kısmını seve seve lüzumlu görerek devlete zaten devretmişlerdir. Devlet kendisine has olan irade ile ferdî hürriyetlerin bir kısmına yine o hürriyetleri temin için sahip olur. Yeter ki devlet hâkimiyeti milletin refah ve saadet-i umumisine (toplam mutluluğuna),  vatandaş hürriyetlerinin teminine masruf (harcanmış) olsun. Bugünkü cümhuriyet hükûmetinin ve fırkamızın (partimizin) takip ettiği mefkûre bu gayeye matuftur (düşünceler bu amaca yöneliktir). Bu kadar âlidir (yücedir), bu kadar mukaddestir (kusaldır). Başka türkü düşünmeğe imkân yoktur. Vatandaşlarca bu emniyet hâsıl olduktan (sağlandıktan)  sonra fertlerin kurdukları devletin kuvvet ve otoritesini masun (korunmuş) bulundurmak için vatandaşlara terettüp eden vazifeler (düşen görevler) vardır. Bu meyanda memurlara ve bilhassa hâkimlere teveccüh (yönelik) eden vazife büyüktür. Hâkimler vatandaşların hürriyetini mahfuz tutmağı düşünürken devlet otoritesinin hakikaten masun kalmasına dikkat ve riayet etmelidir. Aksi takdirde kendilerine tevdi edilmiş bulunan yüksek vazifeyi ifada kusur etmiş olurlar.

ÖĞRETMENLER VE ÖZELLİKLE HAKİMLER

Arkadaşlar,

Memleketin gençliğiyle, muallimleriyle (öğretmenleriyle) karşı karşıya bulunuyoruz. Muallimler bir nokta-i nazardan (bakış açısından) memur mütalea edildikleri (sayıldıkları) için siyasetle iştigal etmez (uğraşmaz) diye prensip ifade olunur, bir itibarla bütün devlet memurları siyâsetle iştigal etmez, yani memur ve muallimlerin vazifeleri o kadar çok ve mühimdir ki, bütün hayat ve zamanlarını buna hasretseler (harcasalar) ancak resmî vazifelerini hüsn-ü ifa (hakkıyla yerine getirmiş) etmiş olurlar. Fakat açık söylemeliyim; intihapta (seçimde) reylerini kullanırken şüphesiz onlar da bir fikre, bir programa, bir ideale rey vereceklerdir. Bugünkü hükûmet ve fırkamız arzu eder ki bütün muallimler, bütün memurlar, bütün vatandaşlar reylerini kendi lehine istimal etsin (kullansın)

ÇARŞAMBAYA: SÖYLEVE DEVAM EDİYORUZ

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor