ATIKLARA ERİŞİMDE SURİYECE KEŞİFLER

Dün tesadüf etti, bu iki fotoğrafı köşemde paylaşmak istedim. Seyhan Belediyesinin ayrıştırılmış atıklar kumbarası başında üç Suriyeli çocuk, kendi dillerinde şakıya şakıya hararetli bir işe girişmilerdi. İkisinin yardımı ile biri, kenardaki kumbara kapağını iterek yarı beline kadar sarktı ve eline geçirebildiklerini arkadaşlarına vermeye başladı.

Açıkça ve bilerek söylüyorum, atıkların ayrıştırılması ve sonunda geri dönüşümle yeniden kazanılması çağdaş atık yönetiminde temel ilkedir. Bizim “Kağıt toplayıcı” olarak bildiğimiz vatandaşlar, gerçek anlamda ekonomik değer yaratmakta. Adana’da 1998-2000 yılları arasında çalışma yapan Japonlarla birlikteydim. Bugün için dünyada atıklar konusunda en gelişmiş ülkedir Japonya. Proje koordinatörü olarak öğrendiklerime ilaveten atık sızıntısının azotsever bitki ve buharlaştırma yoluyla bertarafını sağlayan düşüncem yüzünden Japon Hükümeti davet etti. 26 gün boyunca ve 6 bin kilometre yol yaparak oradaki ilke ve uygulamaları baştan sona inceleme şansım oldu. O gündür, bugündür kağıt toplayıcıların ne denli yarar sağladıklarını biliyorum.

Gelelim fotoğrafa…

Bilmem sizin de dikkatinizi çekti mi; bir süredir atıkları sadece Suriyeliler topluyor. Pek çoğunda elektrikle çalışan pikap yavrusu motorlu taşıt var. Her varil başında durup döke saça işe yarayabilecek nesneleri seyyar ambar denilebilecek büyüklükteki çuvala tıka basa dolduruyorlar. Neticede bu da iyi… Hani bir de döküp saçmasalar, teşekkür bile edeceğiz.

Fotoğraftaki çocuklar ise olsa olsa yedi veya sekiz yaşında. Atıkların ayrıştırılması ilkesine çağdaş yaklaşımla uyan ve kumbaralar yerleştiren Seyhan Belediyesi, yarın bir gün eski elbise, şişe, alüminyum vesair kabinleri boş veya boşa yakın görünce “Haklımızda iş yok. Bu hizmete bile etkili tepki verrmiyor, boşa uğraşıyoruz” diyecek. Buna da göz yumalım; o kumbaralara neler atıldığını kimsecikler bilemez ve belki zehirli gaz bile oluşabilir. Allah korusun, bu sabilerden biri zehirlenebilr, yahut da kumbaraya düşebilir…

Hadi bu bir yana… Bu minicik çocuklar daha şimdiden böyle hazıra konmayı öğreniyorsa, yarın Allah bilir neler yapmazlar. Her halde aileleri tarafından da özendirilmektedirler. Zaten pek çok yönden hazıra alıştılar. Maaşları var, üniversiteye sınavsız girme hakları var, sağlık kurumlarında ayrıcalıklı yerleri var, vergi-sigorta açısından rahat çalışma hakları var. Merkez Parkımızı adeta tekellerine alma hakları bile oluşmuş. Gün gelip de bu çocukların hangi güdülerle toplumda göze batacaklarını kestirmek bile istemiyorum. Önceki yazımda da Suriyeli “Din Kardeşlerimizin” maskesiz dolaşmasından bahsetmiştim, tesadüf dün de bu çocuklarla karşılaştım.

Sadece paylaşmak istedim, o kadar (!..).  Başka ne diyebilirim ki?..

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor