Çok yaşa Sağyaşar ailesi

Röportaj: Yener EKİNCİ

Fotoğraflar: Mehmet KOL

ADANA (BÖLGE)-Müzik, insanlık tarihinde her kültür için, dil ile aynı önemde olduğu kabul ve teslim edilen bir vazgeçilmezliği ifade eder. Her kültür, müziği değerler manzumesinin en önemli unsuru olarak adlandırır. Çünkü müzik, bir kültür için müşterek düşünme, hissetme ve paylaşmanın en önemli aracıdır. 68 yıllık aktif müzik yaşamına 125 adet 45´lik plak, 10 taş plak ve 10 uzunçalar sığdırarak, 400´ü aşkın eser yorumlayan Devlet Sanatçısı Mustafa Sağyaşarı dinleyip de sevmeyen yoktur. Müzikle iç içe bir yaşam kuran Adanalı Sağyaşar ailesinde her ne kadar Mustafa Sağyaşar ön planda olsa da, aslında ses güzelliği kalıtsal bir özellik olarak diğer fertlerde de kendini gösteriyor. Bu üyelerden biri de Ahmet Sağyaşar… Amca çocuğu Mustafa Sağyaşar gibi müthiş bir sahne hakimiyeti, pürüzsüz bir ses ve gayet mütevazı bir kimliğe sahip olan Ahmet Sağyaşar, birkaç gün önce Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda verdiği konserde, kendisini izlemeye gelen 500 kişilik sanatseveri bir kez daha mest etti. Muhteşem konserin ertesi günü, başkanlığını yaptığı Çukurova Doğa Araştırmaları ve Kültür Derneği’nde görüştüğümüz Ahmet Sağyaşar, Türk Musikisi üzerine yaptığımız sohbette sorularımızı yanıtladı. Sağyaşar, ‘’Kendi gelenek ve göreneklerimizi genç kuşaklara aktarmak istiyorsak, duygu ve düşüncelerimizi yansıtan Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği, ilköğretim düzeyinde ki okullarda ders olarak okutulmalıdır. Çocukların bedensel ve ruhsal bakımdan daha sağlıklı büyümeleri için onların müzikle beden hareketlerine ve müzikle uyumaya alıştırılmaları önerilmiştir’’ dedi. İşte Ahmet Sağyaşar ile yaptığımız röportaj…

Sizi biraz daha yakından tanımakla sohbetimize başlayabilir miyiz?

Adana’nın Alidede Mahallesi’nde, 1945 yılında dünyaya geldim. Sırasıyla 23 Nisan İlkokulu, Tepebağ Ortaokulu, Erkek Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldum. Vatani görevimin ardından 1973 yılında evlendim ve o günden beri mutlu bir yuvaya sahibim. Muhasebeci, mali müşavir ve inşaat firmalarında müdürlük yaparak sürdürdüğüm iş hayatımdan, 1995 yılında emekli oldum. Fiili emekliliğim ise 2002 yılında başladı. 2002’den beri de emekliliğin tadını çıkarıyorum. İki çocuk ve iki torun sahibiyim.

Musiki’ye olan ilginiz nasıl başladı?

Musikinin içinde doğduğumu söyleyebilirim. Bizim evde aile ve akrabalar arasında her 15 günde bir aile toplanılır, müzik çalışmaları yapılırdı. Müziğe ilgim bundan kaynaklı. Kuzenim Mustafa Sağyaşar’ın radyoya girmesi ve bir TRT sanatçısı olması ailemizde pozitif etki yarattı. Ailemiz bir yana Adana’yı bile etkiledi.

Solist olarak yolunuza devam etmeyi tercih ettiniz. Ailede sizin gibi sesi güzel olan başka bireyler de var mı?

Genetik yapı olarak, ailede ses güzelliği var. Çocuklarımın da sesi güzel ama işlerinin yoğunluğundan dolayı zaman ayıramıyorlar ama torunlar peşimden geliyor. Mustafa Sağyaşar’ın kardeşleri de müziğin içindeler. Kardeşi Kaya Sağyaşar hocaydı ve TRT’ye onlarca sanatçı kazandırdı. Bir de Hasan Sağyaşar var.

ÇUDAK’ın faaliyetleri hakkında bilgi verir misiniz?

Çukurova Doğa Araştırmaları ve Kültür Derneği şahsım tarafından kurulmuş ve musikiye hizmet veren bir sivil toplum örgütüdür.  Burada nota, usul ve solfej dersleri veriyoruz.  Gönüllü çalışanlara sahibiz.  Derneğimize gelip de ben hobi olarak nota öğrenmek istiyorum diyene, ücretsiz dersler veriyoruz. Keman ve ud derslerini ise piyasanın yarı fiyatına veriyoruz. Ücretin tamamını da dersi veren hocaların kendisi alıyor. Yani derneğe bir katkısı olmuyor.

Şu an ücretsiz eğitim gören kaç öğrenciniz var?

Dönem dönem 20 civarında seyrediyor. Fakat şu an 10 kişi var. Onlar da gördüğü notayı okuyacak seviyedeler şimdi.

Sizce Türk Musikisini gençlere sevdirmek için neler yapılmalı?

Bütün çevrilen filmlerde ve televizyon programlarında rap müziği, pop müziği adı altında çocuklarımıza farklı kültürler aşılanıyor. Oysa bizim değerlerimizi yansıtan musiki ve halk müziğidir. Bunu sevdirmenin yolu ilkokuldan başlar. Ayrıca, Türkçe’yi de koruyup, düzgün konuşulmaya özendirilmesi lazım. 500’e yakın yayın yapan televizyon kanalı var ama musikiye yer veren yok denecek kadar az. Devlet de gereken önemi vermiyor. Bizler ise musikiyi ayakta tutmaya çalışıyoruz. Konserlerimizi 500 kişi izliyor. Başarlı olduğumuzu söyleyebilirim ama izleyiciler arasında gençlerin oranı ancak yüzde 10 civarında.

Musiki denilince hep eski şarkılar geliyor akıllara. Neden yeni besteler üretilmiyor?

Öncelikle edebiyatın gelişmesi gerekiyor. Edebiyat olmadığı için gelişimde olmuyor. Eğer senin his dünyana hitap edecek şiir olmazsa da olmuyor. Duygu yüklü insanların azaldığını düşünüyorum ve eski aşkların yaşandığına inanmıyorum. Burada gençlerin laçkalaşmasının da rolü büyük. Günümüzde kızlar bile erkekler gibi küfür ediyorlar. Saygı ve sevgi kalmamış durumda.

Biraz da konserlerden konuşalım… Ne sıklıkla konser veriyorsunuz?

Bizim ekip senede 3 konser veriyor. Ne yazık ki Türk musikisi üvey olamasa bile terk edilmiş bir evlat. Rağbet görmüyor. Mesela belediyelere ücretsiz konser verme talebimizi iletiyoruz ancak masrafları karşılamak istemiyorlar. Yemek ve ulaşımı külfet olarak görüyorlar. Fakat diğer yandan pop şarkıcılarına 40-50 bin lira ödeme yapıyorlar. Derneğin bütün masrafları bana ait. Hiçbir destek olmadan musikiyi ayakta tutabilmek için çalışıyoruz ancak bizim kadar sahiplenen çıkmıyor.

Türk Musikisi’nin Adana’daki son temsilcileri olduğunuzu söyleyebilir miyiz?

Bütün çabalara rağmen musiki ölmez. Bunu başaramazlar. Bu yüzden son temsilci değiliz. Eskiden insanların 16 yaşında his dünyası gelişiyordu. Şimdi 30’lu yaşları buluyor. Sadece ruhi olgunluk geç oluşmaya başladı.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor