RADİKAL İSLAMCILARA FIRSAT DOĞDU

Son 25-30 yılda dünyada yaşanan büyük dönüşümün odağında bulunan ve bu dönüşüm sayesinde büyük bir sıçrama yapmış olan ÇİN ve HİNDİSTAN gibi ASYA ülkelerinin bu süreçten kazançlı çıktığı ortada. Ancak bir de madalyonun diğer bir yüzü var.

Bugün, küreselleşmenin altın çağının geride kaldığı noktada, küreselleşmenin insanlığa mutluluk ve refah getirmediğini, tersini kaotik bir düzensizliğe yol açtığını düşünenlerin sayısının artmakta olduğu görülüyor.

Batıdan gelen her şeye ve modernleşmeye öteden beri karşı çıkan radikal islamcı gruplar, küreselleşmeye ve ABD’nin koyduğu YENİ DÜNYA DÜZENİ hedefine baştan beri cephe aldı.

ABD’yi ve kurmak istediği YENİ KÜRESEL DÜZENİ hedef alan 11 Eylül eyleminin, küreselleşmenin en parlak dönemi başlamadan önce, 2001 yılında gerçekleştirildiğini unutmayalım.

11 Eylül sonrasında yaşananlarda, tuhaf bir şekilde radikal islamcıların oyun planına göre gelişti. ABD’nin 11 Eylül saldırısına tepki olarak kökden dinci islamı baş düşman ilan etmesi ve IRAK’ı işgal ederek rakipsiz gücünü kanıtlamaya kalkışması tam bir fiyaskoyla sonuçlandı.

ABD’nin Ortadoğu’daki belirleyici konumu ciddi biçimde sarsıldı. ÖZGÜRLÜKÇÜ UYGAR ÜLKE imajı da ağır yara aldı. Irak hala sürmekte olan bir yönetim kargaşasına sürüklendi.

Daha sonra gündeme gelen ARAP BAHARI da Batı’da yeşeren olumlu beklentileri karşılamadı, bölgede demokrasinin ve istikrarın yaygınlaşmasını sağlamadı.

Mısır’da Mübarek dönemini aratacak bir askeri dikta rejiminin kurulmasına, Suriye’de korkunç bir iç savaşın patlamasına ve Libya’dan Yemen’e kadar geniş bir coğrafyada çok boyutlu bir kargaşa ortamının doğmasına yol açtı.

Bölgede yeni bir islam devleti kurma iddiasındaki İŞİD işte bu ortamdan yararlanarak 2014 yılında ortaya çıktı ve kısa sürede kendini kabul ettirdi.

İŞİD’in oluşumu ve oyun planı hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığım için ayrıntılı bir değerlendirme yapacak değilim ama başka bir çağın yöntemlerini kullanarak korku ve nefret uyandıran İŞİD’in 21.yüzyılda oluşan koşullardan ve fırsatlardan yararlanarak güç kazandığını düşünüyorum.

İŞİD’in, eski IRAK ORDUSU’nun bazı unsurlarının da katkısıyla oluşturmuş olduğu etkili askeri gücü kullanarak büyükçe bir toprak parçasını kontrol eder hale gelmesi, hilafete sahip çıkması ve kendini DEVLET olarak tanımlaması başarısında belirleyici rol oynadı. İŞİD için İSLAM DEVLETİ tanımı artak BATI basınında da yaygın olarak kullanılıyor.

İŞİD, mevcut devletlerin otoritesinin ciddi biçimde sarsıldığı bir bölgede, sınırsız şiddet uygulayarak ve korku salarak halkın üzerinde otorite kurmanın mümkün olduğunu gösterdi.

Ele geçirdiği yerlerde mutlak otorite kurmak isteyen bir düzen sağlamayı başarması da İŞİD’e puan kazandırdı.

İŞİD’in kendi hedefleri doğrultusunda elde ettiği başarı da, uygulamakta olduğu sınırsız şiddetin ve benzersiz vahşetin önemli bir rolü var. İŞİD’in uyguladığı şiddeti, örneğin tüyler ürpertici kafa kesme sahnelerini adeta stilize bir şov haline getirerek dünyaya yayması ve propaganda malzemesi olarak kullanması da dünyanın çeşitli ülkelerinde kendine bir çıkış yolu arayan insanları etkileyebiliyor ve bu insanların İŞİD saflarına katılmalarına yol açabiliyor.

İŞİD örneği, devletin varlığının erozyona uğradığı ülkelerdeki insanların şiddeti otorite sağlama yöntemi olarak kullanan bir iktidara bile biat edebileceğini gösteriyor.

Ortadoğu’daki tek adam rejiminin ve otoriter yönetimlerin çökertilmesi sonrasında ortaya çıkan otorite boşluğunu değerlendirerek farklı bir devlet modeliyle bu boşluğu doldurmaya çalışan İŞİD, teokratik bir İSLAM DEVLETİ kuracağını ve hilafeti ihya edeceğini söyleyerek kendisine bir meşruiyet oluşturabildi.

İŞİD olayı, devlet yapılarının erozyona uğradığı ülkelerde kaotik ortamlarda yaşamaya zorlanan, sefalet ve çaresizlik içinde bırakılan insanların durumundan yararlanılarak neler yapılabilinileceğini gösterdiği için önemli.

İŞİD’e Batı ülkelerinden katılımların olması ise Batı toplumlarında, özellikle gençler arasında yaygınlaşan umutsuzluğun, ideoloji açlığının ve bıkkınlığın sonucu olarak algınalabileceği için çok önemli.

Bu noktada sorun, Ortadoğu’nun geleceğini ve İslam dünyasını ilgilendirmenin ötesinde, bizi Batı toplumlarının ve dünyanın geleceği konusunda düşünmeye zorlayan bir sorun haline geliyor.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor