SIĞIRCIK SÜRÜLERİ CIVILDARDI DİLLERİ

Bundan kırk yıl kadar öncesinde Abidinpaşa kaldırımları ağaçlıydı Güneşin batışıyla birlikte sığırcık kuşlarının oluşturduğu fantezi bulutlar parçalanır, her biri bir ağaca yerleşmeye çalışırdı.  Abartısız yazıyorum, her ağaçta en az beş yüz ile bin arası sığırcık olur, dallar eğilirdi. Koro şarkıları çok uzaklardan duyulurdu.

Sığırcık cıvıltılarının duyulduğu andan itibaren ağaçların altında yürümek büyük talihsizlikti. Çünkü bu mahlukatın (yaratıkların) en büyük zevki, dallara konduğu andan itibaren aşağıyı gübrelemekti. Kazara, bu gerçeği bilmeden geçenlerin saçı-saçağı, üstü-başı sıvanırdı.

Adana, her mevsimde sığırcıklara kucak açmakla beraber nüfus kalabalığı havaların soğuduğu günlerde ortaya çıkardı. Bu, öyle bir kalabalıktı ki, sadece Abidinpaşa’da değil, parklarda, ağaçlı avlularda ve diğer caddelerde kısa süreli dal kiralayıp bir ay kadar kaldıktan sonra tahliye edip giderlerdi. Çünkü bunlar sıcak, değilse ılıman iklim kuşlarıdır. Çevre alanlarda dondurucu soğuklar baş gösterirken hep bir ağızdan “Hadiyin millet, Adana’ya!” diye bağırıp yola çıkarlardı.

Sığırcıklar hep bir arada yarı saydam bulular halinde uçarlar. Yolculuk sırasında gökyüzünde dalgalanan gri bir bulut gibi görüntü verirken, ara sıra vals yapar gibi dalgalanmaları hayranlıkla izlenir.

Bu geveze kuşların Adana’yı mesken tuttuğu günlerde Orta Anadolu’dan ya da Doğudan,Güneydoğu’dan gelen işçiler mesut-memnun yollara dökülür, memleket hasretini gidermeye çalışırlardı. Çünkü onlar, soğuk hava ile kendilerini sıladaymış gibi duyumsarlardı. Tesadüf etti, birkaç kez işittim parlayan gözler ve yayılmış dudaklarla “Melmeket havasi babo” dediklerini.

Havalar soğudu. Aklıma düştü, orada burada sığırcık aradım. Yok!.. Ya, toptan küsmüşler de uğramıyorlar, ya da külliyen öldükleri için görünmüyorlar. Ben, ilk olasılığa ağırlık veriyorum. Örneğin, Abidinpaşa’da yıllardır, vazgeçtik ağaçtan-mağaçtan, ot bile yok. Kentte avlu bırakmadık ki yeşil olsun. Allah bilir, sığırcıkların hoşlandığı sık yapraklı belli tür ağaçları kökten yok ettik; hayvancağızlar hayvan akıllarını kullanıp “Vaz geçtik binlerce yıl gelip kışladığımız Adana’dan” deyip yollarını değiştirmişlerdir.

Bir başka olasılık da, tarım ilaçları. Bildiğimiz kadarıyla dünyanın hemen her tarafında biyolojik olmayan tarım ilaçlarını kullanmak yasaktır. Bizde de bunlardan bir kaçı yasak olmasına karşın, Allah’ın hikmetidir, bir yerlerden bulunup kullanılmakta.. Zaten yasaklanmamış olanlar da saf zehir esaslı. Dolayısıyla, pek çok uçucu zarar görmekte ve giderek azalmakta. Bunlara arılar da dahil.

İki fotoğraf kullanıyorum. Biri, yaklaşık 20 santim kadar boyu olan sığırcığın vesikalığı, diğeri de havada vals ederken çekilmiş görüntüleri. Yakın gelecekte bu memlekette sığırcık sözcüğü duyulmaz olacaktır diye endişem var.

??????????????????????????????????????????????????????????

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor