SÜPÜRGE DARISI

İlkokul ortalarına dek bizim için “Mısır” demek, Nil Nehrinin yaşam kazandırdığı ülke demekti. Bugün mısır diye bildiğimiz bitkinin tek adı vardı: darı… Satıcılara göre çeşitleri vardı: kaynamış darı, darı kebabı, kavrulmuş darı. Bir de “Darısı bulaşsın tabirini duyardık düğünşerde, nişanlarda…

Darı, tek kelimeydi ama ekiciler nezdinde ikiye ayrılırdı: darı ve süpürge darısı. Meyve verinceye kadar görünüş olarak aralarında ufacık olsun fark saptanamazdı. Gövdeler, yapraklar, genel görünüş, renk; her ikisinde de tıpa tıp aynı. Sadece, nereye hangisini ektiğini bildiğiniz takdirde ayırt edebilirdiniz. Yenilebilir darı erginleşmeye dönerken gövde ile yapraklardan birinin arasından parlak püskül verir. Nedendir, asla açıklayamıyorum,  darının o püsküllü haline saatlerce baksam, bıkmam. Çok hoşuma gider.

Süpürge darısı ise meyvesini tepede, güçlü bir sap üzerinden fışkırttığı ince uzun sürgünler şeklinde gösterir. Esnek ve sağlam sürgünlerde minik, kızıl tohumlar bulunur. Tohumlar, iyi kalite kuş yemi kabul edilir.Kurtuluş Savaşında, toroslarda mücadele eden çetelerimize gönderilen tandır ekmeğinin unu, gerektiğinde buğday ve süpürge darısı tohumunun öğütülmesiyle elde edilmiş. Demek ki besleyici ve yenilebilir ürün.

Olgunlaştığında, bu püsküller sapıyla birlikte kesilir. Bizde de yetiştirilirdi. Derimden sonra, kentin birkaç yerinde bulunan süpürge üreticilerinden birine demetler halinde teslim edilerek, kaç tane çıkarsa, o kadar süpürge yapması istenilirdi.

Evde, bağda, yaylada; gerek iç mekanda, gerek dışarıda, darıdan yapılmış süpürge işlevsel tek temizlik aracıydı. Çeşit-çeşit, boy-boy, renk-renk elektrikli süpürgeler var şimdilerde. Bunlara rağmen, halen de o bahsettiğim darı ürününden yapılmış süpürgeye gereksinim duyulmakta.

Galiba ortaokul öğrencisiydim. Kısa olduğu için ıskartaya ayrılan püsküllerden bir demetini gizlice aldım. Amacım küçük bir süpürge yapmaktı. Gizlemeseydim, bıçakla elimi kesmemden korkup asla izin vermezlerdi. İyice gözlemlediğim için tekniğin esas noktalarını çözmüştüm.  Uğraştım ve küçük fakat çok güzel süpürgeyi yaptım.

Önce annem gördü. Yaptığıma inanması kolay olmadı. Derken, halalarım, hala çocuklarım ve yakın komşuların takdiri birbirini kovaladı.

Akşam babam gelir gelmez annem gururla o muhteşem eserimi gösterdi. Çocuklara yumuşak yüz gösterilmesini zayıflık sayardı rahmetli; beklentilerimizin aksine kaşlarını çatıp belki kırk kez “Bu ne?” diye sordu. Her defas8nda öfkesi iki derece daha artıyordu. Neden sonra “Okuyup adam olmak varken süpürgeci mi olacaksın mıymıntı herif” deyip yatağa gönderince kurtuldum.”

O yıllarda öyleydi. Okuyanlar adam olurdu. Bu günleri tahmin edebilseydim, yani okumayanların büyük adam sayılabileceğini düşünseydim, elbette babama verilecek cevabım olurdu.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor