ZIYPAK DAŞ

En önce anımsatalım: çocukluğumuzun tek oyun alanı sokaktı. Arkadaşlarla oyun kurup oynardık. Ne yapalım; bilgisayar yok, tablet yok, telefon yok, televizyon yok ve üstelik sokaklarda araç tehlikesi de neredeyse yok!..

Bulduğumuzda ya da ürettiğimizde sahip olduğumuz zıypak daş çok önemliydi bizim için. O daşla ne kulüpler, ne tapalar ütebiliyorduk. Daş’ın taş olduğunu biliyorsunuz. Zıypak sözcüğüne gelince, bilen vaaar, bilmeyen var. Açıklamalıyız… Saf Adanacadaki “Zıypmak” sözcüğü kaymak demektir. Sakın camız kaymağındaki kaymakla bağdaştırmayınız. Buzda kaymak, ıslak zeminde kaymak derken taşıdığı anlam ne ise, zıypak karşılığı da o. Zıypak da, kaygan demek. Bu durumda, zıypak daş da kaygan taş oluyor elbette.

Buraya kadar anlaşılmıştır değil mi?

Şimdi de cevaplanması gereken önemli bir soru var: Zıypak daş, ya da kaygan taş nasıl sağlanır? İki yolu var; birincisi,  şansınız varsa elde rahat tutulabilecek incelikte ve biçimde mermer parçası bulmak, ikincisi de emek verip  üretmek. Şimdi de üretim hakkında teknik bilgileri sunalım… Zamanımızda çok fazla ince adana tuğlası bulabilirdik. Eskiden kalma binalarda hala da o tuğlalardan var. İşte o tuğla kırıklarından uygun olanı alıp pürüzlü beton üzerinde su dökerek ileri-geri, sağa-sola bastırarak sürte sürte zımparalanmış gibi yapardık. Uzun sürerdi işlemdi fakat sonuç mutluluk verirdi. İster tapa, ister kulüp, tutturduğunuzda “köklemeç” alırdınız.

TAPALAR VE KULÜPLER

TAPA diye, gazoz şişelerini örten çıkan içi mantarlı yuvarlak tenekeye derdik. Halen de aynı kapaklar, içi mantar yerine plastikle sıvanmış olarak kullanılıyor. İşte, o tapaların ayrı ayrı değeri olurdu. Renkli baskılı olanlar daha değerli, yazısız olanlar ise en az değerli sayılırdı. Çağlayan Gazozunun tapası 100’lük sayılacak kadar albeniliydi örneğin.  Oyun için 80-100 santim kadar çapı olan ve en çok kömürle, pek az tebeşirle; yok, zemin toprak ise ucu sivri çubukla çizilen daire gerekirdi. Bunun on-on beş adım uzağına yapılmış düz çizgide duran oyuncular, daire içine istif edilmiş tapa sütunlarına “zıypak daş” atarak daire dışına çıkarabildiği tapaların sahibi olurdu. İkinci oyuncu, kalan tapalara taş fırlatırdı. Böyle böyle, daire içindeki tapalar bitinceye kadar sürdürülürdü her parti. Başlama önceliği ise, önceden, attığı taşı daireye en çok yaklaştıranındı. Oyunda şans ve beceri kadar taşın rolü söz konusuydu.

KULÜP de, karton sigara kutularının baskılı ön yüzlerinin kesilmesiyle sağlanırdı. Her sigaranın ayrı değeri olurdu. Yanılmıyorsam “Üç atlı”, yani Sipahi 1000’lik, Boğaziçi 500’lük, Yeni Harman ve 200’lük, Yenice ve Kulüp 100’lük, Gelincik ve Bahar ise 50’likti. En çok bulunan, en düşük değeri, en az bulunanı da en yüksek değeri taşırdı. Oyun, tıpkı tapa gibi oynanırdı. Zıypak daş özellikle kulüp oyununda tapadan daha çok işlevseldi. Çünkü yerdeki kartonu altı düzgün olmayan taşla çıkarabilmek hiç de kolay olmazdı.

KIZLAR İÇİN TAŞ

Erkeklerin taşla ilgilerini anlatmışken kızların da çizgi oyununda taş kullandıklarını söylemek doğru olur. Tam adını öğrenmedim ama, şöyle tarif edeyim; Otuza otuz veya kırka kırk gibi beş kareyi üst üste koyun. Dördüncünün sağına soluna birer kare daha yerleştirin. Çizdiniz mi? Tamam; o kısacık kanatlı uçak gibi duran şekil kızların çizgi oyunu. En alttan taşı koyup sekerek son kareye kadar sürükleyebilen bu kez taşı, birincinin önünde durmak koşuluyla ikinciye atarak yerleştirir ve yine aynı hareketleri tekrarlar. Başarırsa taşı üçüncüye, dördüncüye ve böyle böyle sonuncuya kadar getirebilen kama yapar. Kamalı kareye diğer oyuncu ayak basamaz. Taş istenilen kareye düşmezse, oyuncu küter, yanı hak karşıya geçer. Kütmek, Öz Türkçede beklemek anlamındadır. Bizde sıra kaybetmek yerine geçerdi.

Haydi dua edelim: Ülkemizi ve Milletimizi taş yüreklilerden koru Ulu Tanrım!..

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor