BİL-KENT PROTOKOLÜ

Kaç gündür gündemimi alan BİL-KENT PROTOKOLÜ ile ilgili düşüncelerimi siz değerli okuyucularımla paylaşım diye düşünürken yaşamın dayattığı ve hergün bir birinin önüne geçen gündemin akışında kendimizi kaptırıp gittim.

Öyle ki her şey baş döndürücü bir hızla geçiyor. Bir yanda neoliberalizmin körüklediği Ukrayna-Rusya savaşı, neredeyse ‘Üçüncü Dünya Paylaşım Savaşına’ ramak kalacak boyut kazanırken (ABD-Rusya gövde gösterisi) diğer tarafta 20 yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP iktidarının (Aslında direk Recep Tayyip Erdoğan’ın) yönettiği ve ülkemize yaşattığı siyasi, politik ve ekonomik krizin yaşamı zehir ettiği kaostan kurtulma çabaları…

Evet bu çabaları görünce de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İyi Parti lideri Meral Akşener modaratörlüğünde Gelecek Partisi, Deva Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Partisi’nin bir araya gelmesiyle sürdürüldüğünü görmekteyiz.

Bu çabalara parlamentodaki HADEP’i ve İşçi Partisi’ni de ortak etmenin ürkekliği 20 yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ın işine gelmektedir.

Recep Tayyip Erdoğan; işine geldiğinde kürt yurttaşlarımızdan oy almak için her türlü ilişkiye geçerken sorun yok. Osman Öcalan’ı TRT’ye çıkar, İstanbul’u Ekrem İmamoğlu’na teslim etmemek adına kukla bir akademisyeni Abdullah Öcalan’a gönder, Oslo’da görüşmelerde bulun.

Sonra da CHP-İYİ Parti masada HADEP’in ayağını sakladı de. Bu ülkede HADEP yasal bir partiyse.. ki yasal bir parti. Seçime giriyor. Hazineden seçim yardımı alıyorv e parlamentoda bulunuyor ve ülkenin üçüncü büyük partisi.

Ben de buradan sesleniyorum!…

AKP+MHP ittifakının al-aşağı etmenin yolu parlamentodaki diğer tüm siyasi partiler eteklerindeki taşı bir yere dökerek ülkenin ve halkımızın ortak çıkarları için bir araya gelerek yeni seçim kumpaslarını da bozacak birlikteliği sağlayarak yol alabilirler.

Yoksa Recep Tayyip Erdoğan ve yedeğindeki Devlet Bahçeli’yi indirme şansınız maalesef yok.

Bu birlikteliğe sadece parlamentodaki siyasi partilerin bir araya gelmesi de yetmiyor. Ülkedeki tüm demokratik sivil toplum kuruluşlarını da bu çabaların ana aktörü haline getirmeliyiz.

İmkanı olsa da en büyük kitleye egemen olan spor kulüplerini de angaje edebilsek. Cumhuriyetin tüm kimyasını alt üst eden bu yönetimi göndermenin yolu ilkeli ve sorunların çözümünün neler olacağı kamuoyuna sunularak güç kazanır.

Her şeyden önce toplum sizlere, bu birlikteliğe güven duymalı.

Mesela ben, kişisel olarak bu ülkenin köşe taşı olması gereken anlayışın BİL-KENT PROTOKOLÜ’nde olmamasından oldukça rahatsızım.

O protokolde Atatürkçülük ve olmazsa olmazımız olan Laiklik’den hiç söz edilmiyor. Yoksa Gelecek Partisi ve Deva Partisi’nin, Saadet Partisi’nin küstürülmemesi için mi bu tavizler veriliyor.

Bu konuda özelikle devlet kuran Cumhuriyet’in kurucu ve koruyucusu olan CHP’ye büyük görevler düşüyor.

İster istemez aklıma geliyor ve ben de yapı olarak aklıma gelenleri sizlerle paylaşan biriyim.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; Cumhurbaşkanı adayı olabilmek, seçilebilmeki çin mi Laiklik ve Atatürkçülük’den ödün veriyor.

Bakın neoliberalizmin ağababası ABD, Mustafa Kemal ve onun kurduğu Cumhuriyet’ten intikam almak içni her türlü girişimi yaparken laiksiz ve Atatürk’ün olmadığı bir Cumhuriyet de sizi de cumhurbaşkanı olmanızı istemeyiz.

O zaman ne farkınız olur Abdullah Gül’den ve Recep Tayyip Erdoğan’dan…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor