Sağlık denince aklımıza neler gelmeli?

Mehmet Selim SÜZER

Psikoloji Bilimi Uzmanı

***

Annelerimizin oğlunu, kızını askere ya da üniversiteye gönderdikten sonra çocukları geri döndüğünde onların göbeklerine ya da kalçalarına bakarak iyi beslenip beslenmediklerini kontrol etmelerine çoğumuz şahitlik etmişizdir. Annelerimizin bu kontrol amacı, kızım, oğlum iyi beslenmiş mi, çocuğuma iyi baktılar mı endişesidir. Çünkü annelerin Anadolu’da ‘’Sağlık’’ sözünden anladığı çoğunlukla bedensel iyi olma, gürbüz olma durumudur. Evet vücut sağlımız tabii ki çok önemli olmakla birlikte sağlıklı olmanın tek göstergesi değildir.  Peki o zaman nedir sağlık? Sağlıklı birey nasıl olmalı?

*** 

Sağlık kısaca; bedensel, ruhsal, bilişsel ve sosyal olarak tam bir iyi olma halidir. Ancak bu kavramlar açıklanmaya muhtaçtır ki ne olup olmadığı kavranabilsin.

Bedensel iyilikten kasıt vücudu oluşturan doku ve organlarda bir eksiklik, görev bozukluğu, mikrop taşıma gibi durumların olmaması halidir.

Ruhsal iyilik: Duygularının farkında olma, duygularını düzenleyebilme, güçlüklerle duygusal olarak mücadele edebilme,karşıdakinin duygularını doğru olarak anlayabilme,  iyimser olma ve kendisiyle barışık olma durumudur.

Bilişsel iyilik: Yaşına uygun düşünebilme,  düşüncelerini ve duygularını ötekine ifade edebilme, mantık yürütme, yorum yapma, kendi düşünceleri üzerine düşünebilme ve eleştirebilme, gerçekliği olduğu gibi algılayabilme durumudur.

Sosyal iyilik ise nerede, nasıl davranacağını ve sorumluluklarını bilme, insanlarla iyi ilişkiler içinde olma, büyüğünü küçüğünü sevme, ötekilere hoşgörülü olma ve çevresiyle barışık olma durumudur.

***      

  Bu tanımlamalara göre hangimizin daha sağlıklı olup olmadığına net bir cevap verememekle birlikte toplumumuzun bu konuda hayli sağlıksız olduğu kanısına gazete, televizyon ve internette  yayınlanan üçüncü sayfa haberlerinden varabiliriz.  Bu haberlerde gün geçmiyor ki sapkınlık, taciz, hırsızlık, cinnet, gasp vb. haberleri gelmesin. Bu haberlerin sağlıkla nasıl bir ilişkisi olabilir diye sorulacak olursa doğrudan ilişkisi var cevabını verebilirim. Duygusal açıdan dengeli, sağlıklı düşünebilen, karşıdakinin duygularını anlayabilen, iletişim becerisi güçlü insanlar sağlıklı insanlar olmakla birlikte yukarıda zikredilen adi suçlara pek bulaşmazlar. Gerek ruh sağlımız, gerek bilişsel veya sosyal sağlığımız maalesef iyi durumda değildir.

***

Peki niçin bu haldeyiz? Hep böyle miydik ya da nasıl bu hale geldik? Bu sorunların nedenleri konusunda yazının amacı dışında sosyolojik kuramsal tartışmalara girecek değiliz. Ancak kendi uzmanlık alanımızla ilgili konulara değinmekle yetineceğiz. 20.yy’ ın ünlü bilim insanı J.Watson: ‘’ Bana on tane çocuk getirin. Size, istediğiniz çocuğu ahlaklı,bilgili,bilim insanı,doktor ya da istediğiniz çocuğu da hırsız, ahlaksız,düzenbaz birisi olarak yetiştireyim.’’  demişti.  J.Watson’ ın dikkat çektiği nokta insanın  ahlaklı, ahlaksız, vicdanlı ya da vicdansız doğmadığı, aslında bu yeteneklerin öğrenme yoluyla insan türüne sonradan kazandırıldığıdır. Kaldı ki bugün sadece insana değil maymunlara, köpeklere, kuşlara ve diğer hayvanlara dahi pek çok şey öğretebiliyoruz. Bir köpeğe uyuşturucunun kokusunu, bir kediye tuvaletini nereye yapması gerektiğini, bir ayıya dans etmesini bisiklet sürmesini öğretebiliyoruz.  O halde neden bir insana tuvalete nasıl oturacağını, neden kırmızı ışıkta geçmemesi gerektiğini, neden gece yarısı son ses müzikle araba kullanmaması gerektiğini öğretemiyoruz?  Burada bir sorun yok mu?

***

Başkasına yalan söylemekten daha kötüsü,  kendimize yalan söylemektir. Bu konuda eğri oturup doğru konuşmamız gerekmektedir. Biz şu an bedensel,ruhsal, sosyal veya bilişsel olarak sağlıklı durumda değiliz. Sağlıklı olabilmek için iyi bir aile, iyi bir okul ve öğretmenler, iyi bir topluma ihtiyacımız var. Madem ki aynı gemideyiz o halde geminin sakinleri sağlıklı olmadan bizim sağlıklı olmamız mümkün değildir.

***

Burada hiç kimseyi suçlamak gibi bir niyetimiz yok, tek kaygımız ülkemiz ve halkımızdır. Ancak başımızı kumun altına gömecek ve bu tespitleri göz ardı edecek durumumuz da yok. O halde neler yapılabilir? Öncelikle toplumun en önemli eğitim kurumu ve  çekirdeği kabul edilen aile kurumunu eğitmemiz gerekir. Anne-babaları; çocuk nasıl yetiştirilir, çocuğun duygusal ihtiyaçları nelerdir, sosyal ihtiyaçları nelerdir,  çocuğun  zekasını-bilgisini nasıl geliştirebilirim konularında eğitmemiz ve genel kültür seviyesini yükseltmemiz gerekir. Yani öncelikle ailenin eğitilmesi ve sağlıklı hale getirilmesi gerekir ki çocuk da sağlıklı olsun ve sağlıklı düşünebilsin. Çünkü bir toplumda çözülme ve dağılma aileden başlar. Bizim toplumumuzda da sirenler aile için çalmaktadır. Ailelerimizin eğitimli olup olmamasının yanında boşanmalar, aile içi şiddet, aile içi psikolojik sorunlar, travmalar… en çok çocuklarımızı etkilemektedir. Bilişsel, duygusal ve sosyal açıdan yetersiz bir annenin çocuğunun sağlıklı olması tesadüflere bağlıdır. Ancak çocuklarımızın eğitimi ve sağlığı, toplumun eğitimi ve sağlığını doğrudan etkilediği için tesadüflere bırakılamayacak kadar önemli bir meseledir. Ailenin eğitimi ve sağlığının çocukları neden bu kadar etkilediğine gelecek yazımızda değinmek üzere hoşça kalın.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor